Edgar Şar ile söyleşi: Asıl kavga AKP ile Yeniden Refah Partisi arasında

29.07.2024 medyascope.tv

29 Temmuz 2024’te medyascope.tv'de yaptığımız söyleşiyi yayına Tania Taşçıoğlu Baykal hazırladı

Ruşen Çakır: Merhaba, iyi günler. Edgar Şar’la, AK Parti-Yeniden Refah Partisi rekabetini konuşacağız. Her ne kadar yerel seçimden sonra ortada çok bir şey gözükmüyorsa da, dün Erdoğan’ın Rize’de yaptığı konuşmada Yeniden Refah Partisi'ni hedef alması, ardından Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan’ın Erdoğan’a cevap vermesiyle, bu dipten gelen kavganın su yüzüne çıktığını gördük. Edgar’la bunları konuşacağız. Edgar, merhaba.
Şar: Merhaba Ruşen Ağabey.

Ruşen Çakır: Edgar, Medyascope’tan ayrıldın, ama biz seni bırakmıyoruz. Bu arada bilmeyenlere söyleyelim: Doktoranı da tamamladın. Artık bir siyâset bilimi doktorusun. Gazetecilik gibi uyduruk işlerle iştigal etmiyorsun. Tebrik ediyorum.
Şar: Estağfurullah. Teşekkür ederim, sağ olasın.

Ruşen Çakır: Edgar, olay ne? Fatih Erbakan çok usturuplu bir şekilde, hiç alttan almayan bir cevap verdi Erdoğan’a. İzleyicilere bir hatırlatalım: Erdoğan ne demişti? “Yeniden Refah Partisi Milletvekili Doğan Bekin, ‘Meclis’te konuşmak için niye Mahmut Abbas’ı çağırmadınız?’ diyor. Niçin bunu diyor? Netanyahu’nun Amerikan Kongresi’ndeki konuşmasına misilleme olarak. Halbuki çağırmışlar, gelmemiş.” Ama belli ki bu Erdoğan'ı çok rahatsız etmiş. Doğan Bekin’e yönelik, kişisel olarak çok sert şeyler söyledi — aklî melekeleri üzerine vs.. Ardından partisine lâf etti. “Bizim sâyemizde birkaç milletvekili soktular” diyerek küçümsedi. Yeniden Refah Partisi’nin beş milletvekili var Meclis’te biliyorsun. Onlardan bir tânesi, yanılmıyorsam İstanbul Milletvekili Suat Pamukçu AK Parti’ye geçti. Daha sonra da Fatih Erbakan, Erdoğan’ın Doğan Bekin’e yönelik sözlerinden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Erdoğan’a, “Evet, biz sizin sâyenizde milletvekili çıkarmış olabiliriz; ama siz de bizim sâyemizde cumhurbaşkanı seçildiniz” diyerek durumu eşitledi. Ben sosyal medyada tam bunu paylaştıktan sonra bir baktım ki bizim yeni siyâsetbilimci Dr. Edgar Şar da aynı şeyi paylaşmış. Hemen yakaladım seni, karşıma çıkarttım.
Bugün Özgür Özel Sabah gazetesinde Yavuz Donat’a üçüncü röportajını verdi, gördün mü bilmiyorum. Orada, AK Parti tabanından oy aldıklarını söylüyor, ama bir diğer yandan Yeniden Refah Partisi’nin de oy aldığını söylüyor. Bunun üzerine konuşacağız tabiî; ama Erdoğan’ı şu anda en fazla rahatsız eden partinin Yeniden Refah Partisi olduğunu söylüyorum. Ne dersin?
Şar: Evet, katılıyorum. Erdoğan’ın kızgınlıklarını uzun zamandır biliyoruz. O videoda ekstradan bir rahatsızlığı olduğu belli. Hem Doğan Bekin’e karşı söyledikleri hem de daha genel bir rahatsızlığı var. Yani İsrail meselesi üzerinden tartışılan bir şeyin de ötesinde, Yeniden Refah’ın varlığıyla ve oynadığı rolle ilgili daha derinden bir rahatsızlığı olduğu, yüz ifâdesine, mimiklerine, kullandığı kelimelere fazla yansımış, fazla göstermiş bunu Erdoğan. Ben de ona dayanarak aslında bunları söyledim. Tabiî bu anlamlı, çok da garip değil; çünkü iyi-kötü Erdoğan bugüne kadar siyâseti büyük oranda iki temel şeyi yaparak yürütmeye çalıştı. Özellikle 2015’ten sonra. 7 Haziran’da bir kez kaybettikten sonra, hep uzatmaları oynaya oynaya, hep zorlayarak iktidarda kalmaya çalışırken, uyguladığı iki temel strateji var: Birincisi, muhâlefeti olabildiğince bölük pörçük tutmak; ama daha da önemlisi –bunu da yeni anlıyoruz– ülkeyi yönetme alternatifi olarak, yarışı kendisiyle CHP arasında tutmak. Çünkü biz, muhâlefette, 2018’de başlayan, 2019’da ve 2023’te devam eden büyük ittifaklar gördük. Yani muhâlefetin bölük pörçük kalmama ve bir araya gelme stratejisi, Erdoğan’a rağmen bayağı ilerledi. Ama AK Parti içinden kopan DEVA ve Gelecek gibi hareketler, CHP ile bir arada durduğu için, sâhip olabilecekleri, kendilerine verdikleri değere siyâseten sâhip olamadılar. Erdoğan, CHP ile kendi arasında tuttuğu bir yarışı yeniden kazanmış oldu 2023’te.
Şimdi Yeniden Refah’la yaşanan bu süreç, Erdoğan’ın alışık olmadığı bir şey. Sâdece kendi sağından değil, kendi geleneğinden, derinden gelen bir muhâlefet var. Ama Yeniden Refah CHP ile de berâber olmadığı için, DEVA ve Gelecek’e yaptığını ona yapamıyor. Hattâ 2023’te Cumhur İttifâkı’nın içine alarak ona çok büyük bir meşrûiyet de vermiş oldu. Şimdi, 2023’ten sonra bu milletvekilleri Meclis’e girer girmez, sâdece yerel seçimde değil, daha öncesinde başlayan ekonomik kriz üzerinden ve daha sonra Filistin üzerinden Erdoğan’a karşı ciddî bir muhâlefet yapıyor.

Ruşen Çakır: Yani Erdoğan, Fatih Erbakan’ı, Yeniden Refah’ı Cumhur İttifâkı’na aldığına pişman olmuştur diyebiliriz herhalde. Ama bir diğer yandan da biliyoruz ki Fatih Erbakan cumhurbaşkanı adayı olabilmek için 100 bin imzâyı toplamıştı ve belki de Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesine de engel olacaktı. Bu durumda, Yeniden Refah’ı istemeye istemeye Cumhur İttifâkı’na aldığını söyleyebiliriz.
Şar: Evet. Aslında daha önceki örneklerden Erdoğan’ın şu konuda usta olduğunu biliyoruz. Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu gibi örnekler var çünkü. Erdoğan, sâhada tek gerçek alternatif olabilme gücünü kaybetmemek için, yarın öbür gün kendisine sorun çıkarabilecek, belli bir gücü olabilecek, koalisyonda %1-2 payı da olsa bunu kart olarak kullanabilme gücü olabilecek aktörleri, blokunun bir parçası olarak kendi ittifâkına soktu. Siyâset biliminde buna “tehdit etme gücü” deniyor. Ama şimdi o örnekler zâten AK Parti’nin birer parçası oldular ve AK Partisiz çok anlamları kalmamış oldu. Yeniden Refah’ın bir farkı da o. Erdoğan, Yeniden Refah’a, “Biz olmasak siz olamazdınız” diyor. Fatih Erbakan daha büyük bir üslûpla cevap verebiliyor kendisine: “Asıl sen unutma. Biz olmasaydık sen cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturamazdın. En azından ilk turda %50’ye bu kadar yakın olamazdın” diyor. Soylu ya da Kurtulmuş’un böyle bir pazarlık güçleri, bu cümleyi kurabilecek bir güçleri yoktu hiçbir şekilde. Dolayısıyla Erdoğan’ın o kendi blokunu konsolide tutup, muhâlefeti olabildiğince bölünmüş bir şekilde tutma stratejisi ilk defa başka şekilde işliyor. Muhâlefette 2023’teki gibi bir ittifak filan yok, ama hepsi CHP’de birleşebiliyor. Ama kendi blokunda böyle çatlak sesler var.
Enteresan konulardan biri de şu: Fatih Erbakan 2023’te cumhurbaşkanı adayı olsaydı, Kılıçdaroğlu ve Erdoğan’ın yarıştığı bir yerde Erbakan’a çok oy gider miydi? “Aman oylar bölünmesin diye yine Erdoğan’a giderdi bunlar” diye düşünenler olabilir. O zaman, 31 Mart 2024 yerel seçimlerini düşünelim. Seçimden önce, “Evet, Yeniden Refah sâhada güçlü, ama bir hatâ yaptılar. Bâzı yerlerde aday çıkarmayabilirlerdi. Çünkü Erdoğan’a karşı aday çıkarmak onları zayıf gösterecek” yorumları yapılıyordu hatırlarsın. Ama seçimden sonra ne oldu? Yeniden Refah bir büyükşehir ve bir il kazandı. Ve kimse de, “Yeniden Refah aday çıkardığı için kaybetti” demedi. “AK Parti büyük kaybetti” dendi.

Ruşen Çakır: Sözünü keseceğim, kusura bakma Edgar. Yeniden Refah Partisi, büyükşehir olarak Şanlıurfa’yı, il olarak da Yozgat’ı AK Parti’den kazandı. Erdoğan bu öfkeli konuşmayı Rize’de yaptı. Rize Erdoğan’ın memleketi. Tamam, Rize’yi Erdoğan aldı; ama Rize’de ikinci parti kim? Yeniden Refah Partisi. 9684 oy almış. AK Parti 30 bin oy almış. Yani %17. Daha da ilginci, AK Parti’nin en güçlü olduğu, Konya, Kayseri, Malatya, Elâzığ, Kahramanmaraş gibi illerde, %60’a yakın oylar alırdı Erdoğan. 
Şar: Evet.

Ruşen Çakır: Son seçimde, Sivas’ta zâten Büyük Birlik Partisi aldı. Kayseri’ye baktığımız zaman, Kayseri’de %19, hattâ %20 almış olan bir Yeniden Refah Partisi var. AK Parti’nin oyu Kayseri’de %39’a düşmüş. Bir önceki yerel seçimde %50’nin üzerindeydi AK Parti’nin oyu. Konya’da %70’e yakındı bir önceki seçimde; bu sefer %49 almış. Yeniden Refah Partisi %23 almış. Bu çok net bir şekilde şunu gösteriyor: AK Parti, kalelerini koruyor; ama çok ciddî bir şekilde oy kaybı var. Meselâ İstanbul’da, Ankara’da bu kadar olmadı; ama özellikle Anadolu’da, Doğu Anadolu’da, Doğu Karadeniz’de, İç Anadolu’da Yeniden Refah Partisi çok ciddî bir şekilde AK Parti’nin altını oyuyor.
Bir de şuna bakalım: Meselâ Yeniden Refah Partisi’nin 2023’te aldığı oy 1 milyon 500 bin. Son yerel seçimde aldığı oy 2 milyon 650 bin. Yani 11 ayda oyunu 1 milyon artırmış. Son yerel seçimdeki oy oranı %6,19 gözüküyor. Benim gördüğüm kadarıyla, bunun altında gösteren bir kamuoyu yoklaması yok. Yapılacak ilk seçimde %6’yı alması ihtimalinde –ki artırma iddiasındalar biliyorsun– bu oylar esas olarak AK Parti’den gidecek. Yeniden Refah Partisi seçime gitmeme karârı alsa, bu %6 oy nereye dağılır? Erdoğan düşmanlarını saymazsak, büyük bir çoğunluğu herhalde AK Parti’ye, belki Saadet Partisi’ne gider; ama CHP’ye gitmez. Dolayısıyla %6’lık bir oyu büyük ölçüde AK Parti’den almış olan bir hareket söz konusu ve şu hâliyle, özellikle ekonomi konusu, Filistin konusu gibi hikâyelerle Erdoğan’ı çok ciddî bir şekilde rahatsız ediyor. Peki, Erdoğan buna karşı ne yapabilir? Bir kere, ortada teşkîlât sorunu var. Baktığın zaman, AK Parti çok büyük imkânlara sâhip; ama teşkîlât olarak, Yeniden Refah gibi bir dinamik teşkîlâta sahip değil gördüğüm kadarıyla.
Şar: Evet. Şimdi ben “Erdoğan ne yapabilir?” sorusuna bakarken şöyle değerlendiriyorum: Erdoğan’ın şu anki rahatsızlığının ve öfkesinin sebeplerinden biri, yapabileceklerinin de sınırlı olmasından kaynaklanıyor. Aynı “çâresizliği” yerel seçimlerden önce gördük. Yerel seçimlerden önce Yeniden Refah Partisi bir pazarlık yürütmeye çalıştı. “Biz İstanbul ve Ankara’da kazanmayacağımızı biliyoruz. Aday göstermememizi istiyorsanız bize bâzı illeri verebilirsiniz” dediler. Erdoğan vermemesine rağmen, Yeniden Refah Yozgat’ı kazandı. Bırak onu, bir büyükşehiri, Şanlıurfa’yı kazandı. Bu derecedeki bir partinin bu başarıları elde etmesi çok önemli bir şey. İlçe seviyesinde konuşmuyoruz. Bir de ilçe seviyesine insek, daha enteresan yerler de var. Erdoğan bu pazarlığı kabul etmedi. “Ben eğer bunları bu kadar ‘şımartırsam’, bunlar bir sonraki seçimde benden bakanlık ister, cumhurbaşkanı yardımcılığı ister, bilmem ne ister…” diye düşündü. Yani orada kendi gücüne güvendi ve bir kumar oynadı aslında. “Bunların her istediğini kabul etmemem lâzım” dedi ve seçim sonuçlarıyla onlara bir ders verebileceğini düşündü belki. En azından o seçeneğe oynadı. Sâhadaki birçok gözlemci de Erdoğan’ın burada daha haklı çıkabileceğini düşündü. “Ankara ve İstanbul’da yine aday çıkarmayabilirdi Yeniden Refah. Çünkü şimdi CHP’ye kazandıracakları için, çok büyük günah keçisi olacaklar” diye düşündüler. Halbuki CHP öyle bir birinci parti oldu ki, olayın Yeniden Refah’ın ötesinde bir mesele olduğu ortaya çıktı.
Aslında Yeniden Refah bunu okuyanlardan biriydi. “Bizim muhâlefetimiz CHP’ye yarıyor ve CHP’ye yaradığı için de biz kaybedeceğiz” diye bakmıyor, meseleyi şöyle görüyor: “Erdoğan, AK Parti kaybetmeye başladı. Sâhada yoklar. Çok büyük bir tepki var. Bu tepkinin hepsi CHP’ye gitmeyecektir. Sonuçta Türkiye’de bir kültürel kutuplaşma ortamı var. Erdoğan’dan önce de vardı bu; artmış olsa da, Erdoğan’dan sonra da olacak. Dolayısıyla biz aslında batan geminin mallarını kurtarıyoruz” diye bir okuma yapıyordu. Bence bu okumanın, Erdoğan’ın okumasına karşı daha haklı olduğu ortaya çıktı seçim sonuçlarıyla. Dolayısıyla Erdoğan’ın aynı çâresizliği şu anda da devam ediyor.
Tabiî ki elinde tek bir koz var: Önümüzdeki genel seçim. Genel seçimde seçenekler çok esnek değil. Günün sonunda seçenekler şöyle: “Erdoğan mı? İktidar değişikliği mi?” Böyle olduğu için 2023’te bu gerçekleşemedi. Olay yine CHP’nin performansına biraz daha fazla bakacak. Ama orada da bir başka parametre giriyor devreye. Bilmiyorum bu konuyu belki bu yayında konuşmayacağız ama, bu normalleşme stratejisi doğru mu? Kime çalışıyor? Erdoğan’a mı yaradı? Ben şöyle düşünüyorum. Çok ayrıntıya girmeden kısaca söyleyeyim: Bâzı rakamlara bakarak, “Erdoğan’a yaradı. Erdoğan toparladı. Özgür Özel kandırılmış oldu” diye düşünüyorlar. Ama ben şöyle görüyorum: Erdoğan ve AKP ne kadar dağılırsa dağılsın, ekonomik krizden ya da şundan bundan çok rahatsız olan AKP seçmeninin tamâmı sonuçta CHP’ye gitmeyecektir. Dolayısıyla, günün sonunda Yeniden Refah ne kadar oy alırsa alsın, en fazla, Meclis’e daha çok milletvekili sokacak, ama cumhurbaşkanlığı yarışı CHP’nin adayı ile Erdoğan arasında olacak. Ve bunu herkes biliyor. Türk halkı bunu biliyor. Şimdi Yeniden Refah kendi adayını çıkarırsa, diyelim ki Fatih Erbakan cumhurbaşkanı adayı olursa, insanlar şunu diyecek: “Ben Erbakan’a oy verirsem aslında CHP’ye kazandırmış olacağım”. Eğer CHP daha az tehlikeli gözükürse –ki bu normalleşme süreci buna yarıyor–, o zaman insanlar Erbakan’a daha rahat oy verirler. Tıpkı, yerel seçimlerde kazanmayacağı bilinmesine rağmen olduğu gibi…

Ruşen Çakır: Normalleşme hakkında söylediğine ben de büyük ölçüde katılıyorum. Ama ondan önce bir not düşmeme izin ver: Biraz önce, yerel seçimdeki pazarlıklardan bahsettin ya? Yeniden Refah nereyi istemişti AK Parti’den? 
Şar: İstanbul’daki ilçeleri mi diyorsunuz? 

Ruşen Çakır: İstanbul’da bir iki tâne ilçe var, ama il olarak hangisiydi?
Şar: İli hatırlamıyorum şu an. 

Ruşen Çakır: Kocaeli ve Sakarya. Bak tabloya. Batıda, Erdoğan’ın yani AK Parti’nin alabildiği yegâne yerler oralar. Yeniden Refah tam anlamıyla kayıtsız şartsız destek verdi diyelim. O pazarlık tuttu. Erdoğan İstanbul’u alabilecek miydi? Alamayacaktı. İzmir’i, Manisa’yı alabilecek miydi? Hiçbir yeri alamayacaktı. Ama batıdaki iki tâne yerde, özellikle Kocaeli’de çok ısrarlıydı. Yeniden Refah Kocaeli’de üçüncü parti. Sakarya’da da öyle. Sakarya’da %12 civârında bir oy almış. Dolayısıyla, Erdoğan’ın o pazarlığı kabul etmemesi çok anlamlıymış.
Normalleşmeye gelecek olursak: Aslında normalleşme Yeniden Refah’ın da işini kolaylaştırıyor. “Siz Erdoğan’a karşı çıkarak CHP’nin elini güçlendiriyorsunuz” argümanı karşısında, Yeniden Refahlılar şunu diyor: “CHP diyorsunuz. Erdoğan, sürekli Özgür Özel ile konuşuyor. En son Kıbrıs’ta da birlikteydiler”. Zâten Erdoğan’ın da yavaş yavaş oradan çark etmeye başlaması, CHP’ye belediyeler üzerinden yüklenmesi o yüzden.
Tekrar rekabete gelelim: Benim şöyle bir tezim var, hattâ bunu  bir yayınımda https://medyascope.tv/2024/07/24/rusen-cakir-yorumladi-erdogan-sokak-kopekleri-uzerinden-nasil-bir-siyasi-hesap-yapiyor/ söyledim, yazdım da. Bu sokak hayvanları meselesinde de Erdoğan’ı en çok motive eden husus bence Yeniden Refah Partisi. Bu konuyu Türkiye’de siyâsetin gündemine ilk getiren Fatih Erbakan. Bu sokak hayvanları meselesini, özellikle köpekler mevzûunu gündeme getiren Yeniden Refah Partisi oldu. Tabiî sonra, “Biz itlâf yapılsın demedik” dediler. Biliyorsun daha önce de Covid ve aşı konusunda da sağ popülist kesimden yana tavır almışlardı. Şimdi, Erdoğan’ın bu hamleyi, bu yeni yasayı bu kadar cansiparâne savunuyor olmasının oradan hareketle olduğunu düşünüyorum. Katılır mısın? 
Şar: Mutlaka etkisi vardır. Zâten siz de, “Haftaya Bakış”ta, “Neden bu yasa şu anda bu kadar gündemde? Ülkede her şeyi bıraktık da neden bu konuyla ilgileniyoruz? Sanki yeni ortaya çıkmış bir meseleymiş gibi…” diye tartıştınız. Asıl mesele aslında biraz gündem değiştirmek. Ülkenin gerçek gündemini ve Erdoğan’ın altındaki halıyı kaydıran asıl gündemi göstermemek. Ama günün sonunda, asıl konunun ekonominin olduğu ortada. Yerel seçimlerde de asıl belirleyicinin ekonomi olduğunu gördük. Aslında Erdoğan’a, AK Parti’ye kaybettiren ekonomi. Bence Yeniden Refah bunu yeterince iyi görüyor. Meselâ bu sokak hayvanları konusunda aynı kampta olmak çok bir şeyi değiştirmiyor. Bırak onu, İsrail konusunda da, günün sonunda Erdoğan ile Yeniden Refah aynı kampta buluşabilir. Yeniden Refah ilk başta “Ticâreti durdurun” diyordu. Şimdi onu da durdurdular. Aslında hâlâ bâzı ikiyüzlülükler devam ediyor; Azerbaycan üzerinden petrol gidiyor. Erdoğan’ın âilesinden bâzı insanların ticâret yapmaya devam ettiği söyleniyor. Yani hâlâ orada da devam eden bâzı şeyler var. Hadi diyelim asıl orada bile aynı kampta olsalar, günün sonunda Yeniden Refah’ı –o İngilizce tâbirle– co-opt edemiyor; çünkü AKP’nin altından o halıyı, zemini kaydıran asıl şey ekonomi. Bunu Yeniden Refah görüyor. Bu böyle olduğu sürece, o batan geminin mallarını kazanmaya çalışacaktır. Siyâsetin doğası gereği bunu yapacak. Aslında bütün partiler bunun için kuruldu. DEVA bunun için kuruldu. Gelecek Partisi bunun için kuruldu. Şimdi kurulacağı söylenen ama bir türlü kurulmayan, kurulsa da ne olacağı belli olmayan bir sürü sağ muhâfazakâr partinin de ana hareket noktası bu aslında. Dolayısıyla bütün bunlar bir yere kadar palyatif şeyler diye düşünüyorum.
Bu sokak hayvanları meselesi de öyle. Bugün seçim olsa, ana konunun sokak hayvanları olacağını düşünmüyorum. Ama bu konu şimdilik bize şunu gösteriyor: Erdoğan devlet gücünü elinde tuttuğu için, gündem belirleme kapasitesi de en çok onda. Biz de bunu konuşuyoruz. Yeniden Refah ile aynı kampta bile olsalar, bir sözüne sinirlenip, onunla ilgili böyle gereğinden fazla bir öfke gösterip, kendine karşı bir gündem oluşmasını da sağlayabiliyor Erdoğan. Demek ki gerçek gündem şu ya da bu şekilde fırlıyor bir yerden. İstediğin kadar tut.

Ruşen Çakır: Peki, şu hâliyle bakıldığı zaman, Yeniden Refah’ın en doğru stratejisi, başından îtibâren CHP ile arasına mesâfe koymak oldu. Gelecek, DEVA ve Saadet partilerinin uğradığı şeye uğramadı. “CeHaPe zihniyeti”nin yanında durmadı. Eğer bir post-Erdoğan dönemi tasavvur edeceksek, CHP’nin birinci parti olma özelliği sürecekse, hattâ iddia ettiği gibi oylarını artıracaksa, belli ki Türkiye’de siyâset değişecek. Ama anladığım kadarıyla hâlâ tek başına bir partinin yönetemeyeceği bir ülke olacak. O zaman, Yeniden Refah-CHP yakınlaşması mümkün olabilir mi? Şu hâliyle çok imkânsız gibi gözüküyor tabiî. Siz gençler hatırlamazsınız, ama zamânında Ecevit Erbakan’la koalisyon yapmıştı. Hiç kimse bunu düşünmüyordu, ama pekâlâ yapılabilmişti. Çok uzun sürmedi, ama birlikte Kıbrıs Harekâtı’nı yapabildiler meselâ. O kadar zor bir işi ortak koalisyon hükûmeti yapabilmişti.
Şimdi çok erken bir söylem olduğunu biliyorum, ama şu an Türkiye’deki siyâsî parti manzarasına baktığımız zaman, İYİ Parti iyice devreden çıktı. DEM Parti’nin hâlâ belli bir gücü var; eyvallah, %10 civârı oyu var. MHP inişli çıkışlı, %10 civârı bir oy. Zafer Partisi belki biraz şaşırtabilir deniyor, ama gücü sınırlı. Sonuçta 5 partili bir sistem var. AK Parti, MHP, CHP, DEM Parti ve Yeniden Refah. AK Parti-MHP İttifâkı tek başına iktidârı alabilecek gibi gözükmüyor. Hattâ PANORAMATR’nın yaptığı 2 ay önceki araştırmada, CHP’nin oyu = AKP + MHP olarak çıkmıştı. Sonradan değişmiştir, o ayrı konu. Böyle bir durumda Yeniden Refah’ın bir rol oynayacağı belli. Bu anlamda tabiî ki ilk akla gelen, AK Parti ve MHP ile birlikte bir iktidar bloku oluşturmak. Yükselişte olan bir CHP ile birlikte olma ihtimâli hiç yok mudur sence?
Şar: İttifak içinde olacağını sanmıyorum. Ama bugünden bakıldığında, Yeniden Refah’ın şu anki durumu 2014-2015 arası HDP’ye benziyor. 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Selahattin Demirtaş %9,9 oy aldı. HDP şunu söyledi: “On ay sonra Haziran 2015’te seçim var. İlk kez bağımsız adaylarla değil parti olarak girip %10’u aşabiliriz.” Bu büyük bir kumardı. Benzerini şu an Yeniden Refah şöyle yaşıyor: “Biz 31 Mart seçimlerinde %6’nın üzerinde oy aldık. Kamuoyu araştırmaları da bizi öyle gösteriyor. O zaman biz %7 barajını zorlayabiliriz.”  Yüzde 7 barajını geçebiliyor olma ihtimâli, Yeniden Refah’ın Erdoğan’a karşı da oynayabileceği bir kart. Erdoğan’la araları böyle kötü gitmeye devam ederse, Yeniden Refah pekâlâ, “Biz seçime tek başımıza gireceğiz. Barajı da aşacağız” diyebilir. Hattâ bu, seçimlerde ona özel bir yüklenme imkânı da verir. Meselâ 2015 seçimlerinde HDP’nin durumu da öyle olmuştu. Barajı geçmeleri için %10’u bırak, nerdeyse %14’e yaklaşıyordu oyları. Yeniden Refah da o sıçramayı yapabilir. Ekonominin de gittiği noktaya bakarsak, dört yıl sonra seçime Cumhur İttifâkı’yla berâber girmenin mâliyeti yükselebilir. Dolayısıyla bugünden bakarsak, Yeniden Refah seçime tek başına girebilir.
CHP ile Yeniden Refah ilişkilerine de şöyle bakmak lâzım — şu anda başkanlık sisteminin olması şöyle bir imkân sağlıyor: Cumhurbaşkanı, yürütmede tek başına olduğu için, parlamenter sistemde olduğu gibi Meclis çoğunluğundan güvenoyu alma gibi bir derdi olmadığı için, eğer CHP’nin cumhurbaşkanı adayı seçilmeyi başarırsa… Yani Meclis’teki kompozisyon ne olursa olsun, iktidar değişimi sağlam bir şekilde sağlanmış olur diye düşünüyorum. O zaman geldiğinde, bâzı konularda Yeniden Refah’la berâber kanun çıkarmada birleşebilirler. Zafer Partisi bir ittifak içinde Meclis’e girebilir mi tek başına bilemiyorum? Şu anda tek başına girmekten biraz uzak gözüküyor. Onun potansiyel seçmenleri, tıpkı 31 Mart 2024’te olduğu gibi, böyle bir kritik seçimde CHP’yi desteklemeyi de tercih edebilir. O ayrı bir tartışma. Meclis içi hamlelerini konuşmak için biraz erken. Ama CHP şunu biliyor: “Ben iktidârı değiştireceksem, benim oyumun tek başına AK Parti + MHP ile boy ölçüşüyor olması lâzım.” Şimdi yavaş yavaş bunları konuşmaya başladık. Şu an “daha yüksektir” demek için bence erken. AK Parti’yi henüz yeni geçmiş bir CHP var. İstikrarlı bir şekilde AK Parti’nin biraz üstünde gidiyor. Ama MHP’yi de ekleyerek geçmesi şu an için henüz çok stabil bir şekilde gözlemlenen bir şey değil bildiğim kadarıyla. Ama iktidar değişimi sağlanacaksa, bunun olması lâzım.
Fakat şunu da unutmayalım: Eğer bu olacak gibiyse, yani halkın veya seçmenin çoğunluğu bu ihtimâli satın alırsa, Yeniden Refah’ın oyu da daha geometrik bir şekilde artabilir. Çünkü “AK Parti de Erdoğan da kaybediyor” diye düşünen seçmen, CHP ile ittifak yapmamış bir Yeniden Refah’ı, gitmek için çok daha iyi bir alternatif olarak görebilir. Hele ki baraj mücâdelesini de iyi siyâsîleştirirse, Yeniden Refah %10’u geçer. AK Parti, MHP eriyebilir ve CHP’nin iktidârını o şekilde görebiliriz. Tabiî bu, ihtimallerden biri sâdece. Muhâlefet için çok iyimser bir tablo çizmek için söylemiyorum.
Bence Yeniden Refah, DEVA ve Gelecek partileri gibi –AK Parti’nin ve Erdoğan’ın deyimiyle– “CeHaPe’nin kuyruğuna takılmadan” bir yol açabildi. 31 Mart seçimlerinde de, “Bizim varlığımız CHP’yi güçlendiriyor. Biz de bir şey kazanamıyoruz” ikileminden çıktı ve “Biz de kazanıyoruz. Siz kaybediyorsunuz” yolunda ilerliyor. Erdoğan’ın öfkesi biraz da bununla ilgili; çünkü ikilem içinde kaldı. “İstediklerini versem büyüyecekler. İstediklerini vermezsem, vermediğim için büyüyecekler.” Dolayısıyla bütün oyun böyle bir ikilem içinde.

Ruşen Çakır: Evet, çok güzel özetledin. Kapatmadan önce şunu söyleyeyim: Filistin konusu belki kısmen olabilir, ama normalde AK Parti ile Yeniden Refah arasındaki temel tartışma konusunun İslâmcılık üzerinden olması gerekir. Ama dikkat edersen, konular pek de İslâmcılık, dindarlık üzerinden konuşulmuyor. Aşı, sokak hayvanları, ekonomi vs.. Her iki taraf da zâten muhâfazakâr olarak biliniyorlar. Burada İslâmcılık üzerinden bir kavga yok. Ama sanki şöyle bir şey var: Erdoğan’a karşı hayal kırıklığı yaşayan dindar, muhâfazakâr seçmen, yine dindarlıklarından şüphe etmedikleri Yeniden Refah Partisi’ne daha kolay gidiyorlar. Burada tabiî ki Erbakan adı da çok önemli. Hattâ partinin adı da önemli: “Yeniden Refah”. “Refah” ve “Erbakan” adı bir marka. O anlamda korunaklı oluyor. Ama iki partinin din üzerine bir rekabeti, “Biz dindarları daha iyi müreffeh kılarız” gibi bir tartışma yok. 
Şar: Bu da bence Yeniden Refah’ın önemli başarılarından biri. Bir İslâmcılık yarışına girerek yapmıyor. CHP’de meselâ Kılıçdaroğlu döneminde, Kılıçdaroğlu zaman zaman kalkıp Erdoğan’a İslâm öğretmeye çalışırdı. İnsanlar da, “Kardeşim, orijinali varken niye size gelsin?” derdi. Erbakan zâten bunu baştan yapıyor. Mahalle düzeyinde bir gözlemleme yaparsak –sen bu konuda daha iyisin, ben öyle bir araştırmaya girmedim, ama girenler oldu yerel seçim zamanında–, mahalle seviyesinde ya da örgütler, teşkîlâtlar tabanda nasıl çalışıyorlar diye baktığında, galiba şöyle bir yarış var: “Bakın, iktidar olmak AK Parti’yi bozdu. Bunlar adâletten uzaklaştılar. Ceplerini doldurmaya başladılar. Gerçek âdil düzenden çok saptılar. İktidârın nîmetleri bunları değiştirdi. Burada orijinali var” gibi bir hikâye kurguladı Yeniden Refah yerel seçimlerde. 

Ruşen Çakır: Bu muhakkak. Ama orada da “Bunlar dinden çıktılar” diye değil.
Şar: Değil, doğru.

Ruşen Çakır: Yolsuzluk, kayırmacılık meselesi üzerinden.
Şar: Aslında olay yine adâlet ve ekonomiye geliyor, dine değil. Dediğine yüzde yüz katılıyorum. “Bakın, biz dindarlıklarına bir lâf etmiyoruz; ama onların şu anki dindarlığı bizi oraya götürmüyor. Biz Millî Görüş’ün orijinalliği içinde bunu vaat ediyoruz size” diyorlar. Bu, çok çalışan bir şey. Çünkü adâlet ve ekonomi konusunda ülkenin geldiği noktayı görüyor insanlar. 

Ruşen Çakır: Zâten “Ahlâklı belediyecilik anlayışı” sloganını kullandılar hep. Bu da Erbakan’ın “Önce ahlâk ve mâneviyat” sloganına göndermeydi. Edgar, yayını burada bitirelim. Çok sağ ol katıldığın için. Arada sırada seninle böyle yayın yaparız. Hattâ Medyascope’a yazmanı bekliyoruz. İzleyicilerin karşısında taahhüt altına alayım.
Şar: Tamam.

Ruşen Çakır: Çok teşekkürler Edgar.
Şar: Ben teşekkür ederim.

Ruşen Çakır: Yeniden Refah Partisi ile AK Parti rekabetini Edgar Şar’la konuştuk. Kendisine çok teşekkürler. Sizlere de bizi izlediğiniz için teşekkürler, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
08.09.2024 Erdoğan genç teğmenlerden rahatsız
05.09.2024 Bir mozaik olarak Türkiye (4): Pakrat Estukyan Türkiye’de Ermeni olmayı anlatıyor: “Yegâne talebimiz eşit yurttaşlık”
01.09.2024 Ayrılar aynı yerde: Kuvvet komutanları, HÜDA PAR, MHP…
31.08.2024 Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Atatürk’le alıp veremediği ne olabilir?
28.08.2024 Sinan Ülgen ile söyleşi: Türkiye S-400'leri ne yapacak?
28.08.2024 Transatlantik: S-400’lerin geleceği - ABD-Çin ilişkileri - Erdoğan ve Netanyahu çatışması
25.08.2024 Arda Turan belgeselini izlemeye niçin karar verdim?
24.08.2024 Türkiye’de toplumun psikolojisi bozuluyor mu? Prof. Nebi Sümer ile söyleşi
23.08.2024 Ruşen Çakır, Kemal Can ve Kadri Gürsel ile Haftaya Bakış (228): CHP içi tartışmalar – Yeni Anayasaya ihtiyaç var mı? – Mehmet Şimşek spekülasyonları
22.08.2024 Mehmet Şimşek hakkındaki spekülasyonların aslı
08.09.2024 Erdoğan genç teğmenlerden rahatsız
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
11.02.2016 Hesabên herdu aliyan ên xelet şerê heyî kûrtir dike
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı