Erdoğan “sokak köpekleri” üzerinden nasıl bir siyâsî hesap yapıyor?

24.07.2024 medyascope.tv

24 Temmuz 2024’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sokak köpekleri olayına niye bu kadar angaje oldu? Siyâsî olarak burada ne tür hesaplar yapıyor olabilir? Gerçekten çok önemli bir soru bu. Şu âna kadar net bir cevâbını görebilmiş değiliz. Zîra şunu biliyoruz ki yapılan kamuoyu araştırmalarında köpeklerin, sokak köpeklerinin öldürülmesine kadar gidecek olan süreci halkın büyük bir kısmı istemiyor. Tereddütlü bakanların sayısı çok yüksek. Sesi sosyal medyada ve başka yerlerde çok çıkan sokak hayvanı karşıtları, hattâ düşmanları diyelim, o kadar yüksek değil. Ama Erdoğan bu olaya bir şekilde angaje oldu. İşin ilginç tarafı, dün Devlet Bahçeli yaptığı basın toplantısında gelen bir soru üzerine öyle bir cevap verdi ki, sokak hayvanları yasasına karşı olanlar bayağı umutlandı. Bence o kadar umut verici bir cevap değildi, ama yine de umutlandılar. Ve öteden beri biliyoruz ki, AK Parti grubu içerisinde çok sayıda milletvekili, belki MHP içerisinde de, bu konuda bu yasaya çok sıcak bakmıyor. Böyle bir beklenti de var. Yani iktidârın içerisinden çatlak olma ihtimâli başından beri bekleniyor. Hattâ bunun komisyonlara da yansıyacağı, komisyon toplantısına da yansıyacağı düşünüldü. Birtakım değişiklikler yapıldı, ötanazi çıkarıldı meselâ. Ama işin özü aynen muhâfaza edildi. Şimdi, Erdoğan’ı bugün grup toplantısında dinledim. Sizler de baktınız mı bilmiyorum, en azından okumuşsunuzdur söylediklerini. Ne diyeceğini merakla bekledim; çünkü çok kritik bir olay söz konusu kendisi açısından, partisi açısından. Özellikle yerel seçimlerde yaşadığı o büyük hezîmetin ardından bu olay onu ayağa mı kaldırır, yoksa bulunduğu yerde daha uzun süre kalmasına mı neden olur? Böyle bir olaya dönüştü sokak hayvanları meselesi. Böyle yeni bir kamplaşma, kutuplaşma meselesi oldu. Ve burada şunu da gördük: İlk defa Parlamento’daki muhâlefetle sokaktaki muhâlefetin gerçek anlamda birlikte hareket etmeye çalıştığını, hareket ettiğini Meclis komisyon toplantısında da gördük; oraya da geldiler, böyle bir olay oldu. Ve Erdoğan pozisyonunu çok net bir şekilde yasadan yana yaptı. Net ve sert bir şekilde yasadan yana yaptı ve bunu bir tür beka meselesi gibi göstermeye çalıştı. Tabiî ortada şöyle bir soru var: 20 küsur yıldır bu ülkeyi yöneten bir parti ve yöneten bir lider var. Böyle bir sorun varsa hep vardı. Ben kendimi bildim bileli sokaklarda hayvanlar var. Osmanlı’dan beri, çok eskiden beri sokak hayvanları bu ülkenin bir gerçeği. Şikâyet eden hep olmuştur, hep saldırı şikâyetleri olmuştur, olaylar olmuştur, kuduz vakaları olmuştur. Ama Türkiye, sorunlarla birlikte, şikâyetlerle birlikte bunu bir şekilde taşımayı bilmiştir. Erdoğan iktidârının da uzun bir dönemi böyle geçti. Ama birdenbire bu olay sanki Türkiye’nin en önemli meselesiymiş gibi gündeme geldi.
Burada bu sürecin çok değişik bir şekilde ilerlediğini düşünüyorum. Bence en önemli hususlardan birisi, Erdoğan’ın genel seçimlerde ve yerel seçimlerde oy kaybettiği partilerden olan Yeniden Refah Partisi’nin bu konuyu çok ciddî bir şekilde gündeme getirmiş olması. Bence Erdoğan’ı çok etkiledi bu. Oradan bir yol olabileceğini düşündü, sokak hayvanları meselesiyle. Yeniden Refahçılar, biliyorsunuz, daha önce aşı konusunda da koronavirüs konusunda da benzer popülist şeyler söylemişlerdi. Ama burada Erdoğan’ın onların bir şekilde önünü kesmek ve onlardan rol çalmak istediğini düşünüyorum. Ama bu tek başına bir mesele değil. İkinci olarak, bu olayın aslında çok garip bir şekilde toplumda hızlı bir kamplaşmaya, kutuplaşmaya ve sertleşmeye yol açabildiğini gördü Erdoğan ve böylece de muhtemelen Türkiye’nin başka meselelerinin gölgede kalmasını sağlayan bir olay oldu. Sonuçta, hele böyle bir ekonomik süreçten geçen bir iktidar için aslında arayıp da bulamayacağı bir şeydir bu. Yani bilerek yaptığını, bunu örtbas etmek için yaptığını düşünmüyorum. Fakat bunun gidişâtının böyle bir şeye yol açması, Türkiye’nin gündemini başka yerlere taşıyor olması, Erdoğan’ın çok rahatsız olduğu bir olay değil herhalde. Ve birdenbire şunu gördük — çok acâyip bir şey bu, hep böyle oluyor zâten: Erdoğan taraftarları ya da iktidar yanlıları, bir şekilde iktidardan gelene göre şekil alıyorlar, gelen mesaja göre şekil alıyorlar. Ve birdenbire bir baktık ki iktidârın bu olaya destek verdiğini, Erdoğan’ın bu olaya, yani sokak köpeklerine yönelik olarak, onların öldürülmesine kapı aralayacak bir tür katliama kapı aralayan yasaya destek verdiğini gördükleri andan îtibâren, yani risk olmadığını gördükleri andan îtibâren, birçok insanın dili de sertleşti. Ve bu konuda tereddütte olanlar, rahatsız olanlar, vicdanları sızlayanların da en azından sesi kısıldı, ses çıkartmaz oldular. Yani böyle garip bir şey yaşıyoruz şu anda. Çok faşizan bir dil var; meselâ köpeklerden “it” diye bahsetmek. Sokak hayvanlarından yana olan insanlara karşı “itperest” diyenler, sokak hayvanlarının öldürülmesi olayına olumlu anlam yükleyerek itlâf olarak tanımlayanlar, itlâf savunuculuğu yapanlar… böyle garip bir zümre türedi. Ve tabiî ki burada bir suçlu lâzım. Milleti suçlayamıyorsunuz, çok ciddî bir şekilde kamuoyunda bu konuda sokak hayvanlarına destek var. Bu sefer de garip garip şeyler çıktı; “mama lobisi” gibi. Hattâ kimileri “mama” diyemiyor, “yem lobisi” gibi şeyler söylemeye başladılar. Olayı dış mihraklara atmaya kadar iş vardırıldı. Ama öte yandan, köpeklerin ortadan kaldırılmasını isteyenler aynı dış dünyaya referans veriyorlar. Böyle garip bir durum var. Yani –bugün Erdoğan da söyledi– “Niye biz de Batı gibi olmuyoruz?” diyenler, aynı zamanda Türkiye’de bu yasaya karşı çıkanları Batı’nın ajanları vs. gibi târif etmeye çalışıyorlar. Erdoğan’ın bugünkü konuşmasında görmüşsünüzdür, merhamet meselesini, vicdan meselesini kalktı yine teröre taşıdı ve her zamanki gibi o meşhur whataboutism; yani: “Şimdi sokak hayvanlarına sâhip çıkıyor gözükenler, şuna şuna şuna ne dediler?” gibi birtakım şeyler söyledi ve orada tabiî ki esas olarak terörden bahsetti. Yani bir anlamda sokak hayvanlarına sâhip çıkanların aslında terör destekçileri olduğunu dolaylı bir şekilde söyledi. Ve daha sonra Meclis’teki görüşmeler sırasında yaşananları tek taraflı bir şekilde tabiî ki –bunu yapan çok kişi var, iktidar medyası da bunu yapıyor, birtakım gazeteciler de bunu yapıyor– komisyonlardaki tartışmaları tek yanlı bir şekilde vererek, oradaki muhâlefet milletvekillerini kriminalize etme yoluna gitti Erdoğan. Ama konuşmasında iki şey benim özellikle dikkatimi çekti. Birincisi, komisyondan bunun başarıyla çıktığını söyleyip Genel Kurul’da da Cumhur İttifâkı ile birlikte bunun geçeceği vurgusu. Burada Devlet Bahçeli’nin dünkü tam net olmayan açıklamasına bir gönderme vardı, yani MHP’den fire beklemiyor. Birincisi bu. İkincisi de, kendi grubunda fire istemediğini çok net bir şekilde söyledi. Orada üstü kapalı bir tehdit vardı. Bunu daha önce Erdoğan –kendisi o sırada milletvekili değildi, parti genel başkanıydı– 1 Mart tezkeresi öncesinde de yapmıştı; çünkü orada görmüştü ki milletvekillerinin bâzıları tezkereye “evet” vermeyecek, ya “hayır” diyecek ya da oylamaya katılmayacak. Birçok kez kapalı grup toplantıları yaparak, onları bir şekilde doğrudan ya da dolaylı bir şekilde tehdit etmişti, ama işe yaramamıştı. Bu sefer kapalı grup toplantısı olmadığına göre o kadar korkmuyor diyelim. Ama biliyor, belli ki biz de biliyoruz, hepimiz biliyoruz; bir şekilde bu konuda ürkek olan, tereddütte olan, rahatsız olan milletvekilleri olduğunu biliyoruz. Onlara bir şekilde fire istemediğini net bir şekilde söyledi. Bakalım fire verecek mi? Zor bir iş. Fire verirse iş bambaşka bir yere doğru gider o milletvekilleri için. Ben fire olup olmayacağından ziyâde, muhâlefette olup yasaya destek verenler çıkabileceğini düşünüyorum. Muhâlefette olup derken, özellikle CHP sâyesinde Meclis’e girmiş olan bâzı isimlerden gidebilir. İYİ Parti’den ayrılmış olup bağımsız duran bâzı kişilerden gelebilir. Ve bu oylama aslında o kişilerin ileride iktidâra yanaşmalarında bir köprü rolü oynayabilir.
Burada sokak köpekleri meselesinde Erdoğan’ın bence en fazla önemsediği husus, burada iki tâne nokta var aslında iç içe: Bir tür yeni bir Gezi çıkar mı acaba? Çünkü Erdoğan Gezi’de çok ciddî bir sosyal tehditle karşı karşıya kaldı. Bunu çok ciddî bir şekilde, sert bir şekilde bastırdı ve bunun ekmeğini hep yedi, yemeye de devam ediyor ya da devam ettiğini düşünüyor. Kendi tabanını en azından o –Kemal Can’la hep dalga geçerek kullandığımız– “konsolide etme” anlamında, Gezi’yi nasıl sunmuştu? “Bu aslında ağaç bahânesiyle bir kalkışma” demişti. Burada da, “Sokak köpekleri bahâne, bunların esas derdi Tayyip Erdoğan’ın kendisi” diyeceği bir olay olarak görüyor olabilir, bu yöne doğru kaymasını istiyor olabilir. Çünkü olayın sosyal boyutundaki protestolarına baktığı zaman, burada böyle bir işâret görüyor olabilir. Bu aslında kendisi için çok da riskli bir şey; fakat böyle bir yatırım yapıyor olabilir. Bir diğeri de, bu yasayla CHP’li belediyeleri iyice zor durumda bırakmak istiyor olabilir. İstiyor olabilir değil, istediği kesin. Zâten konuşmasının bir yerinde bu olaydan bağımsız olarak CHP’li belediyelerle ilgili o kadar şeyler söyledi ki, sanki CHP’li belediyeler Türkiye’yi yönetiyor ve Erdoğan da ana muhâlefet partisi. “Şunları şunları söz vermiştiniz, niye yapmıyorsunuz? O kadar dediniz, o kadar zam yaptınız” dedi. Ama daha sonra da dedi ki: “Belediyelerin borçlarını tahsile başlıyoruz”. Bakanlığa tâlîmat vermiş ve şimdi öyle simiti 5 liraya satmaca yok. Yani diyor ki, “Siz vatandaşa ucuz mal veriyorsunuz, hizmet sunuyorsunuz; bunun karşılığında devlete vergi borcunuzu ödemiyorsunuz” deyip vergi borçlarını tahsil etmeye, belki de birtakım şeylere el koymaya yönelecek ve böylece de CHP’li belediyelerin halka sosyal hizmet götürmesini engellemeye çalışacak. Bunu açık açık söyledi, gördük, neler yapacak göreceğiz. İşin ilginç tarafı; özellikle yeni alınan belediyelerde borçların büyük bir kısmını… ben Güneydoğu’dakileri biliyorum, kayyumdan devralınan belediyelerin acâyip borçları var, borç devralmışlar ve bu borçlar hep kayyumdan gelen borçlar. Aynı zamanda biliyoruz ki Manisa’da, Balıkesir’de, Bursa’da, Denizli’de, Kastamonu’da ve birçok yerdeki CHP’li belediyeler de benzer şeyleri söylediler. Dolayısıyla bir şekilde, bir önceki dönem iktidar partilerinin belediyelerinin yıktıkları borçları tahsil etmeye çalışarak o CHP’li belediyeleri zor durumda bırakmak isteyecek. Ama bir diğer husus, şimdi sokak hayvanları meselesinde de açık açık onu söylediler; bugün Bakan da söyledi, Adalet Bakanı Meclis’te gazetecilere söyledi ya da Tarım Bakanı, pardon. Uygulamayan belediye başkanlarına hapis cezâsı. CHP’liler “Biz bunu uygulamayacağız” dediler. O zaman da hapis cezâsı var. Ve önümüzdeki dönemde bu yasa geçtikten sonra ne olacak? Bir yanda yasayı hızlı bir şekilde uygulama çalışmaları, özellikle AKP ve MHP’li belediyeler göstere göstere bunu yapacaklar. Öte yandan toplumsal olarak insanlar bunları engellemek için bir şeyler yapmaya çalışacaklar, birtakım çatışma görüntüleri, kavga görüntüleri yansıyabilir, bunlara polis müdâhalesi vs. olabilir. Bir diğer boyutu da, CHP’li belediyeler bunları uygulamayacaklarını söylüyorlar. Uygulamadıkları zaman da hemen yargı karşılarına çıkacak ve bu belediye başkanlarına yönelik olarak birtakım cezâ vs. vermeye çalışacaklar.
Kaotik bir durum ortaya çıkacak. Erdoğan’ın bu kaotik durumu istediğini düşünüyorum. Bu kaotik durumun kendi işine yarayacağını düşünüyor. Neden işine yarayacağını düşünüyor? Her türlü kaosta insanlar istikrar ister, istikrar için de iktidâra daha fazla bağlanır düşüncesi var — birincisi bu. İkincisi de, böyle kaotik durumlarda özellikle CHP’li belediyeler, muhâlefet belediyeleri –aslında sâdece CHP değil, diğer partililer de var bunun içerisinde–; kendi esas işlerini yapamaz olacaklar ve merkezî yönetimle yerel yönetimler arasında bir sertleşme olacak. Bu tabiî şu âna kadar yaşanan bütün normalleşme vs. iddialarının, beklentilerinin, yumuşama beklentilerinin aslında rafa kaldırılacağının işâreti. Erdoğan, şu hâliyle bakıldığı zaman, sokak köpekleri üzerinden –önce “sokak hayvanları” dediler, ama sonra özellikle “köpek” diye yasada o vurguyu yaptılar, öyle diyelim–, sokak köpekleri üzerinden yeni bir kutuplaşmayı tercih etti, buna yatırım yaptı. Ama tereddütte olduğunu düşünüyorum. Bunun kendisine getirecekleri ve kendisinden götürecekleri arasındaki hesâbı doğru yapıp yapmadığından emin olmadığını düşünüyorum. Bugünkü konuşmasını izlediğimiz zaman gördük: Her zaman yaptığı gibi, yani bir süredir yapmadığı bir şekilde tekrar eski otoriter yönü ağır basan, astığı astık kestiği kestik bir Erdoğan var. Halbuki konuşmanın başında, CHP’nin özellikle dış politikadaki duruşunu takdir ederek başlamıştı. Bu aslında çok anlamlı; CHP dış politika konusunda iktidârın hoşuna giden şeyler söylüyor, ama iç politikada CHP doğrudan hedef alınıyor, görüyoruz. Belediyeleri hedef alınıyor. Belediyelerine muhtemelen hacizler gelmeye başlayacak, şu olacak, bu olacak. Orada bir gerginlikler yaşanacak, sokak köpekleri üzerinden gerginlikler yaşanacak ve Erdoğan bunun üzerinden bir şekilde bu kargaşa, kaotik ortam üzerinden tekrar güçlü lider olarak, güçlü lider iddiasıyla kendi iktidârını uzatmanın yollarını deneyecek. Bu hesâbın tutmaması ancak muhâlefetin toplumsal muhâlefetle birlikte doğru cevapları verebilmesiyle mümkün olabilir. Ama tahmin ediyorum, önümüzdeki günlerde Erdoğan’ın muhâlefeti içeriden oymaya yönelik birtakım çabalarına da tanık olacağız. Birtakım transferler, demin bahsettiğim milletvekili transferleri vs. gibi şeyler söz konusu olabilir. Orada da bir kafa karışıklığı yaratmak istiyor olabilir. Onu da herhalde önümüzdeki günlerde göreceğiz. Sonuçta Erdoğan bir kumar oynuyor. Bu kumarın tabiî ki maalesef faturası esas olarak sokak hayvanlarına ödetilecek ve bu arada Türkiye yine durup dururken, gerçekten durup dururken, bir meseleyle yine birbiriyle kavga eden, daha fazla kavga eden, birbirine her türlü hakareti eden, birbirine güvenmeyen ve birbiriyle sokaklarda belki de kavga eden insanlar göreceğiz, böyle bir topluma dönüştürülecek. Sonuç olarak, şu hâliyle bakıldığı zaman iktidârın politikası, gerginlik üzerinden iktidârını sürdürmek olarak gözüküyor. Ama pekâlâ elinde patlayabilecek bir silâh bu. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
12.01.2025 Kürtler Türkleri “satışa” mı getiriyor?
10.01.2025 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Erdoğan ve AKP'ye Suriye dopingi
05.01.2025 Esrarengiz bir süreç üzerine notlar
03.01.2025 Haftaya Bakış (248): Yeni çözüm sürecinde neler olacak? | DEM Parti'nin temasları | Kürşad Zorlu'nun istifası
02.01.2025 Mümtaz'er Türköne ile söyleşi: "Bu sürecin en büyük kaybedeni AK Parti ve Erdoğan olur"
29.12.2024 Ve yeni “Çözüm Süreci” başladı
27.12.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (247): Asgarî ücret ve CHP’nin tavrı, Suriye’de Türkiye damgası, Gelecek ve DEVA’dan istifâlar
25.12.2024 Transatlantik: Yeni Suriye’de Türkiye’nin rolü - Yemen İsrail’in hedefinde
24.12.2024 Altılı Masa’nın lâneti
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
12.01.2025 Kürtler Türkleri “satışa” mı getiriyor?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı