Erdoğan’ın “din düşmanları”na ihtiyacı var

15.09.2024 rusencakir.com

Dün Mevlid Kandili’ydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan sosyal medyadan vatandaşların kandilini kutlamadan kısa bir süre önce uzun bir metin paylaştı. Bu metin de tamamen dinsel içerikliydi. (https://x.com/RTErdogan/status/1835011912746385426)
Sözlerine “Millet olarak son iki asırdır çok yönlü bir kuşatmayla karşı karşıyayız” diye başlayan Erdoğan Türkiye’yi şöyle ikiye böldü: Bir yanda “milletin iman kalesini çökertmek isteyenler”, karşılarındaysa bu kalenin “muhafızları”. Erdoğan’ın muhafızlardan kastının Diyanet personeli -onun deyimiyle “hocalarımız”- olması bana ilginç geldi.

“Tek parti faşizmi”
Erdoğan isim vermiyor ama belli ki CHP’li birine çok kızmış: “Kendini bilmezin birisi çıkıyor, hem de bu ülkenin muhalefet partisi adına, doğru düzgün bilgisinin olmadığı dinî konularda ahkâm kesiyor; Diyanet Teşkilatımıza, hocalarımıza utanmazca had bildirmeye kalkıyor. Buram buram tek parti faşizmi kokan bu ilkellik karşısında maalesef mensubu olduğu parti içerisinden akıl, vicdan ve biraz feraset sahibi hiç kimse itiraz etmiyor, genel başkan dâhil hiç kimse tepki göstermiyor.”
Öncelikle bir not düşmekte yarar var: Diyanet 1924 yılının mart ayında, yani tek parti döneminde kuruldu. Mehmet Rifat Börekçi, Mehmet Şerafettin Yaltkaya, Ahmet Hamdi Akseki gibi dönemlerinin önde gelen din alimleri sırasıyla tek parti döneminde Diyanet İşleri Başkanlığı yaptılar. Her birinin bugünkü başkan Prof. Ali Erbaş’tan birkaç gömlek üstün olduğu açıktır. Yani Diyanet eleştirisini kestirmeden “tek parti faşizmi” olarak yaftalamaya kalkmak hiç inandırıcı değil. (Bu arada Erdoğan başta olmak üzere iktidarın önde gelen isimlerinin son dönemde birbirinden farklı konularda mücadele ettikleri kişileri/kurumları faşistlikle itham etmeleri size de ilginç gelmiyor mu?)

Diyanet’e yardım eli
İşim gereği gündemi olabildiğince yakından takip etmeye çalışan biriyim. Erdoğan’ın bu metnini görene kadar CHP’den birinin, ülkenin cumhurbaşkanını açıklamaya sevk edecek kadar  Diyanet’i rahatsız edecek şeyler söylediğinden haberim yoktu.
Anladığım kadarıyla bunun fazla bir önemi de yok. Zira Erdoğan’ın bu metni birine cevap yetiştirmenin ötesinde anlamlar taşıyor.
Öncelikle her yönüyle tel tel dökülen Diyanet’e yardım eli uzatmak istediği anlaşılıyor. AKP iktidarının ilk Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Bardakoğlu Mart 2003-Kasım 2010 arasında siyasetten alabildiğine uzak bir çizgiyi benimsedi. Yerini alan ve Prof. Bardakoğlu gibi yedi yıl bu görevde kalan Prof. Mehmet Görmez’in siyasetle daha fazla haşır neşir olduğunu gördük. Fakat 16 Eylül 2017’den bu yana bu görevi yürüten Prof. Ali Erbaş’ın bir din adamından ziyade bir siyasetçi olduğunu söylemek yanlış olmaz.

“Din elden gidiyor” mu?
Prof. Erbaş döneminde maddi olarak altın yıllarını yaşayan Diyanet’in manevi olaraksa tam bir çöküş içinde olduğuna tanık oluyoruz. “Manevi” derken, özellikle gençler, hatta dindar aile çocukları arasında deizm, ateizm, agnostizm gibi akımların tırmanmasını ya da en azından bu gençlerin sorgulamasalar bile dine mesafeli durmalarını, Diyanet’in de bu gidişatı engellemek bir yana hızlandırıcı bir rol oynamasını kastediyorum.
Erdoğan’ın söz konusu metnine bir kişi şu cevabı vermiş: “Hep din, iman, başka laf yok. Yetmedi mi? O kadar İmam-hatip açtınız, her yere camiler yaptınız, hâlâ iman tehlikedeyse, niye yaptınız?”
Gerçekten de Erdoğan’ın iktidarı döneminde zaten dindarlık seviyesi hayli yüksek olan toplumu devlet eliyle daha da İslamileştirme yolunda attığı adımların bütünüyle değilse bile önemli ölçüde geri teptiğini, tam tersi sonuçlara yol açtığını söyleyebiliriz.

“Dindar ve kindar nesil”
Erdoğan’ın Kara Harp Okulu’ndaki “korsan yemin”den ilk aleni şikayetini İmam Hatipliler buluşmasında dile getirmesi hiç de tesadüf değildi. Konuyu yakından takip edenler, özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin ardından gerek öğrencilerin askeri okullara kabul sürecinde, gerekse de eğitim hayatlarında Erdoğan iktidarının son derece hassas davrandığını, amacın büyük ölçüde “dindar subaylar” yetiştirmek olduğunu söylüyorlar. İşte o yemin olayı “dindar ve kindar nesil” yetiştirme hedefinin tutmadığının açık bir ilanıydı.

CHP’yi din minderine çekmek
Evet bir iflas söz konusu ve bunun esas sorumlusu siyasi iktidarın kendisi. Ama Erdoğan bu gerçeği kabullenmek ve onunla yüzleşmek yerine sorumluluğu başkalarına yüklemek istiyor ve tabii aklına ilk olarak muhalefet, daha çok da CHP geliyor.
Lakin Kemal Kılıçdaroğlu döneminden beri CHP din ve dindarları karşısına alacak söz ve davranışlardan özel olarak kaçınıyor. Son yerel seçim zaferinde bu stratejinin payı olduğu da muhakkak.
Ve Erdoğan tabii bu durumdan hiç memnun değil. Bu nedenle harıl harıl kavga edecek “din düşmanı” arıyor, bulamayınca da kendisi yaratmaya çalışıyor.
Çünkü Erdoğan’ın gözünde, kendisinden uzaklaşan seçmenini kazanmak için en kestime yol “din elden gidiyor!” önermesiyle onları yanında tutmak.
Aklıma yıllar önce AKP’nin kuruluş sürecinde, İç Anadolu’da bir vatandaşın kendilerine uzun uzun din anlatan siyasetçiye “Biz dinimizi biliyoruz, anlatmanıza gerek yok, bize ekonomiyi nasıl düzelteceksiniz, onu anlatın” demiş olduğu geliyor.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
06.10.2024 Özgür Özel üzerine bazı gözlemler ve notlar: Pirinç/bulgur paradoksu
29.09.2024 Bir yok edici melek olarak Erdoğan
27.09.2024 Özgür Özel, New York Türkevi hakkındaki rüşvet iddialarını niçin yalanlamış olabilir?
25.09.2024 Transatlantik: İsrail Lübnan’da ne planlıyor? S-400 sorunu çözülüyor mu? Erdoğan’ın Kıbrıs çıkışı
23.09.2024 Ruşen Çakır’la Hafta Başı (3): Narin Güran cinayetinde yaşananlar - Esad ve Erdoğan görüşecek mi? - Gelecek ve DEVA birleşiyor mu?
22.09.2024 Erdoğan ile Esad buluşmasını beklerken
20.09.2024 Ruşen Çakır, Kemal Can ve Kadri Gürsel ile “Haftaya Bakış” (232): 4. madde tartışmaları - İsrail-Hizbullah savaşı - CHP içi tartışmalar
18.09.2024 Transatlantik: İsrail’den Hizbullah’a siber saldırı - Trump’a ikinci sûikast girişimi - ABD Irak’tan çekiliyor
15.09.2024 Erdoğan’ın “din düşmanları”na ihtiyacı var
13.09.2024 Haftaya Bakış (231): İmamoğlu-Yavaş rekabeti - Narin Güran cinâyetinde tutuklamalar - Genç teğmenler krizi
06.10.2024 Özgür Özel üzerine bazı gözlemler ve notlar: Pirinç/bulgur paradoksu
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı