İmamoğlu, Özkan ve Yanardağ’ın casuslukla ne ilişkileri olabilir?

27.10.2025 medyascope.tv

27 Ekim 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi haftalar ve iyi sabahlar. Evet, cuma günü yeni bir davamız oldu. Hüseyin Gün adında, İngiltere'ye casusluk yaptığını söyleyen bir şahıs, etkin pişmanlıktan yararlanarak yeniden ifade verdi. Bu ifade bağlamında Ekrem İmamoğlu, onun danışmanı Necati Özkan ve gazeteci Merdan Yanardağ casuslukla suçlandı. Dün gece, daha doğrusu bu sabaha karşı 02.00 sularında, yargıç üçünün bu suçlamayla tutuklanması kararını verdi. Öncelikle bir bakalım olay nedir diye. Çok hızlı gelişti her şey ve daha ilk andan itibaren zaten, tıpkı bir zamanlar Ergenekon, Balyoz dönemindeki gibi, iddialar hemen öncelikle iktidar yanlısı medyada ve sonra her yerde, sosyal medyada yayılmaya başlandı. Hüseyin Gün adındaki, etkin pişmanlıktan yararlanan kişinin uzun ifadesi yayınlandı. Bu suçlamaların ardından ilk başta Merdan Yanardağ'ın, Necati Özkan'ın ve Ekrem İmamoğlu'nun ilk tepkilerini gördük. Hepsi neye uğradıklarını şaşırmışlardı. Daha sonra pazar günü saat 11.00'den itibaren başlayan bir süreç ve pazartesi sabahı saat 02.00 civarında alınan tutuklama kararı.
Hüseyin Gün'ün itirafları ya da ifadesi, artık her ne derseniz deyin, onu okudum. Uzun uzun anlatmış. Dünyanın değişik yerlerinden tanıdıkları var. Daha çok sosyal medya analizleri yapan işlerle uğraşmış ve bu bağlamda Ekrem İmamoğlu'nun danışmanı Necati Özkan, ki Necati Özkan Ekrem İmamoğlu'nun kampanyasını üstlenen birinci derecede sorumlu kişi, onunla birlikte çalıştığını ve ifadesine baktığımız zaman sanki kampanyayı o yapmış gibi, o ve onun ekibi yapmış gibi anlatmış. Bu ne kadar gerçekçi olur? Gerek Özkan'ın gerek Ekrem İmamoğlu'nun kendi verdikleri ifadelerde, bu Hüseyin Gün'ün söylediklerini büyük ölçüde yalanlamalarından birtakım şeyler anlaşılıyor. Ama bir gazeteci olarak bu tür süreçleri az buçuk bilen birisi olarak, bir kişinin sonradan dahil olmuş, sürece sonradan dahil olmuş bir kişinin kampanyanın, ki başarıyla sonuçlanmış bir kampanya, aslan payını kendine almaya çalışması çok inandırıcı değil. Öte yandan şöyle bir husus var, tabii ki en kritik husus bu; Ekrem İmamoğlu kendisini tanımıyor. Bir kere seçildikten sonra makamında Hüseyin Gün ve "manevi annem" dediği kadını makamında kabul ediyor. 10 dakikalık falan bir sohbet ve çekilmiş bir fotoğraf var. Olay ondan ibaret. Necati Özkan'ın daha sık görüştüğünü, daha doğrusu Necati Özkan'la sık görüştüğünü söylüyor, ki Necati Özkan yaptıkları bir toplantıyı kabul ediyor. Onun dışında WhatsApp benzeri bir uygulamadan kendisiyle yazıştığını, sürekli onunla bir şeyler konuştuğunu kabul etmiyor.
Bütün bunlar bir yana tabii ki şöyle bir olay var: Bu kişi gerçekten bir casus olabilir. Kendisi İngiltere'nin casusu olduğunu söylüyor ve bu kişinin faaliyetlerinin casusluk kapsamına girdiği doğru olabilir. Fakat onun hayatın değişik alanlarında temasta bulunduğu doğrudan ya da dolaylı kişilerin casusluk faaliyeti içerisinde olabilmeleri için ya da böyle kabul edilebilmeleri için onun casus olduğunu bilmeleri lazım. Yani bu kişi zaten adı üstünde, casuslar gizli yapan kişiler ve yaptıkları zaman da farklı farklı kişilerle temasa geçebiliyorlar. Onlarla değişik ilişkiler geliştirebiliyorlar. Dolayısıyla siz o kişinin bütün temasta bulunduğu kişileri, bütün yiyip içtiği kişileri, iş yaptığı kişileri casusluktan suçlayamazsınız. Ancak şöyle bir şey olur: O kişinin casus olduğunu bilirsiniz ve bile bile bu ilişkiye girersiniz. Böyle bir olay yok. Zaten kendisinin verdiği uzun ifadede de, yani bir tür ne oluyor, etkin pişmanlıktan yararlanan kişinin itiraflarında da böyle bir şey yok. Kendisinin casus olduğunu söylüyor ama bu kişilerin bundan haberi olmadığını söylüyor.
Merdan Yanardağ'ın durumu çok daha ilginç. Merdan Yanardağ bu kişinin "manevi annem" dediği kadını tanıyor. Onunla bir samimiyeti var. Daha sonra kadın Hüseyin Gün'le Merdan'ı tanıştırıyor ve aralarında böyle bir ilişki var. Adamın iddiasına göre Merdan Yanardağ'a para veriyor, ki Merdan Yanardağ bunu kabul etmiyor, külliyen reddediyor. Onun dışında sohbet ediyorlar ama telefonu var. Kendisiyle ilişki içerisinde olduğunu söylüyor. Şimdi böyle bir şeyi neden yapıyor? Temmuz ayında tutuklanmış birisinden bahsediyoruz. Ekim ayında etkin pişmanlıktan yararlanıyor ve verdiği isimlerin içerisinde tabii ki en önemli isim bu üç isim. Etkin pişmanlıktan yararlanan bir kişinin bunun faydasını görebilmesi için başkalarının canını yakması gerekiyor. Onu anladık. Bu süreçte özellikle bunu gördük. Yani siz, Aziz İhsan Aktaş örneğinde olduğu gibi, suç örgütü lideri olarak ilan ediliyorsunuz ama başka kişilere iş yaptığınızı söylediğiniz kişilerin adlarını veriyorsunuz. Onlar hapse giriyor, siz lider olarak dışarıda kalıyorsunuz. Burada da herhâlde Hüseyin Gün böyle bir şey yapmak istedi ve tabii ki Ekrem İmamoğlu, Necati Özkan ve Merdan Yanardağ çok kaba tabiriyle büyük lokma, onları vererek kendisini kurtarmak istemiş, öyle anlaşılıyor.
Ama buradaki suçlamanın, tutuklama nedeninin casusluk olması... Casusluğu genellikle vatan hainliği ile birlikte telaffuz ederiz. Ki Ekrem İmamoğlu da bunu yaptı. Merdan Yanardağ da bunu yaptı. Özgür Özel de bunu söyledi. "Bizden vatan haini çıkmaz" dedi. Bunlar çok, nasıl söyleyeyim, ucuz lafının bile yetmediği suçlamalar ve fazlasıyla geçmişteki Fethullahçı operasyonları andıran olaylar. Normalde biz ne bekliyorduk? Ekim sonu, Kasım ayında iddianameleri bekliyorduk. Aziz İhsan Aktaş iddianamesi çıktı. Diğerleri sırada derken bu olay geldi. O zaman ne deniyor, şu geliyor insanın aklına: Demek ki diğer yerlerde çok güçlü malzeme yok. Buradan yeni bir olayla işin rengi değiştirilmek isteniyor ve en önemlisi bir itibar suikasti. Çünkü yolsuz, terör, terörist gibi suçlamalar çok fazla etkili olmadı. Bir yere kadar insanlar en fazla ilgilendiler ama casusluk deyince akan sular duruyordu, en azından. Şimdi bu kişiler casusluktan tutuklandılar.
Ben Merdan'ı ilkokuldan beri tanırım. Çağlayan'da aynı ilkokulda okuduk. Daha sonra o abimle Çağlayan Lisesi'nde birlikte okudu. Birbirimizi yıllardır tanırız. Aynı meslekte olmamız da Allah'ın işi diyelim. Merdan başından itibaren tıpkı benim gibi çok erken yaşlarda sosyalist sol içerisinde yer almış, bunun mücadelesini vermiş ve bu çizgisini hiçbir zaman terk etmemiş bir kişi ve kendi tabiriyle hep emperyalizme karşı mücadele etmiş bir kişi. Onun bir İngiliz casusuyla ilişki içerisinde olduğunu düşünmek gerçekten akıllara ziyan bir olay. Necati Özkan'ı da uzun zamandır tanırım. Merdan gibi o kadar eski değil tabii ama belli bir yerden sonra ben gazeteci, o reklam ve halkla ilişkilerci olduğu için ve siyaset alanında bir halkla ilişkiler çalışması yaptığı için tabii ki tanıştık, bir dostluğumuz var ve onun da bir İngiliz casusuyla iş tutması, iş yapması suçlaması bana absürt geliyor. Necati de yıllar önce ordudayken, subayken hapse girmiş, çıkmış, hayatı bilen, ülkeyi bilen ve bu vatanı seven bir insan. Ekrem İmamoğlu'nu şahsen tanımıyorum ama gazeteci olarak kendisiyle bir tanışıklığım var tabii ki. Yani şahsen tanımıyorum derken bir arkadaşlığım, dostluğum yok ama aday olduğu 2019'dan itibaren tanışıyoruz. Birçok kez röportaj da yaptım. Zaten Hüseyin Gün'ün suçlamalarında hiçbir şey yok. Onunla çekilmiş bir fotoğraf var. Onun da, kendisi de ifadesinde söylemiş, böyle bir casusluk falan gibi işlerle bu kadar halkın, milyonlarca insanın oyunu almış bir kişinin suçlanması gerçekten akıl alır gibi değil.
Şimdi ne deniyor? İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne kayyum atanır mı? Normal şartlarda atanmaması gerekiyor çünkü kayyum terörle ilişkili suçlamalarda söz konusu. Ama ilk andan itibaren ‘‘Ekrem İmamoğlu tutuklanırsa kayyum olur mu?’’ sorusu da beraberinde geldi. Özgür Özel de bunu net bir şekilde reddetti. 19 Mart'ı hatırlattı çünkü o tarihte biliyorsunuz Büyükşehir'e kayyum atanacaktı. Çok netleşti bu artık. Terör suçlamasından, kent uzlaşısı suçlamasından tutuklanması halinde tıpkı Şişli ve Esenyurt'ta olduğu gibi kayyum atanacaktı ve o gün hatırlanacaktır, işler karıştı. Önce tutuklama kararı, sonra iptal ve tutuklamaktan vazgeçildi. Biliyoruz ki bu kararlar siyasi alınan kararlar, siyaseten bunun kaldırılamayacak sonuçları olduğu, özellikle ekonomiyi çok olumsuz etkileyeceği gerekçesiyle son anda vazgeçildiği söylendi, ki bu kesinleşmiş gibi bir durumda. Şimdi bu olur mu? Gün içerisinde belli olacak ama olacağını düşünmüyorum diyeceğim ama bu Türkiye'de artık bu işler böyle hukukla, kuralla vesaireyle yürümediği için her şey mümkün opsiyonunu bir yerde tutmak lazım. Siz bu üç ismi casusluktan tutukluyorsanız, tutuklayabiliyorsanız her şey gerçekten mümkün.
Umarım bu sayfa bir an önce suçlanan kişilerin lehine kapanır. Ama ortada çok enteresan diyeceğim, enteresan değil, eksantrik, yani o kişinin, Hüseyin Gün denen kişinin anlattıklarını okuyunca yıllarca bu konuya kafa yormuş, bir dönem NTV'de casusluk üzerine, dünyada casusluk, istihbarat tarihi üzerine belgesel hazırlamış birisi olarak ve mesleğimiz gereği bilerek ya da bilmeyerek dünyanın değişik yerlerinden bu alanda çalışan kişilerle ilişki içerisinde olan birisi olarak Hüseyin Gün'ün casusluk öyküsü bana biraz, biraz değil hayli hafif geldi. Ama kendisi casus olduğunu söylüyor. Olabilir. Çünkü özellikle bu tür teknoloji alanlarına istihbarat servislerinin çok el attıkları biliniyor, başından itibaren biliniyor, olabilir, ama onun casus olması, ona selam veren herkesin de aynı şekilde olması anlamına gelmiyor. Ve düşünün, bu yüzden Tele1'e kayyum atandı. Merdan Yanardağ'ın televizyonuna kayyum atandı.
Evet, bekleyelim. Bekleyelim dediğim yani uzun bir süre bunun lafı edilecek, iddianamesi hazırlanacak, dava başlayacak, şu olacak, bu olacak ama Ekrem İmamoğlu'na bir kere daha seçim kazandığı ve cumhurbaşkanı olmak istediği için çıkarılmış yepyeni ve akıllarda hiç olmayan, olması da mümkün olmayan bir suçlama geldi, masaya kondu. Sadece o değil, onun dışında iki bilinen isim, herkesin gözü önünde olan isim, ki bunlardan Necati Özkan zaten tutukluydu ama Merdan Yanardağ bu nedenle birisiyle 5-6 kere ya da diyelim ki 10 kere sohbet etti diye, çay kahve içti, yemek yedi diye, o kişinin casus olması ve o kişinin "kendisini tanırım" demesi yüzünden içeride. Umarım en kısa zamanda bu defter tekrar kapanır ve bu, nasıl söyleyeyim, çok ağır ve haksız suçlamalar düşer.
Evet, bugün ithafım Halide Edip Adıvar'a. Kendisi Türkiye'nin meşrutiyet döneminden itibaren çıkardığı en önde gelen kadın yazarlardan birisi ama sadece yazar değil, aynı zamanda çok müthiş bir entelektüel, araştırmacı ve siyasetçi. Şimdiki tabirle aktivist, öyle diyelim. Hem kadın hakları alanında ama esas olarak Türkiye'nin kurtuluşu için kendini adamış, eşi Adnan Bey'le beraber Kurtuluş Savaşı'na bizzat dahil olmuş. Daha sonra siyasi görüşleri nedeniyle, ki hâlâ anlayamadığım bir şeydir, Amerikan mandacılığı savunmuş ve bu nedenle Mustafa Kemal'le ters düşmüş ve ardından eşi, siyasette etkin olan eşi, Cumhuriyet Halk Partisi'nin karşısına yeni başka bir parti çıkma olayında yer aldığı için ülkeyi birlikte terk etmek durumunda kalmışlar. Yıllarca yurt dışında yaşamış ama yurt dışında yaşadığı zaman da çok işler yapmış, konferanslara katılmış, kitaplar yazmış, çeviriler yapmış, müthiş bir insan.
Biz onu herkes gibi ilk ‘‘Sinekli Bakkal’’la duyduk. ‘‘Sinekli Bakkal’’ çocukluğumuzun kitabıydı diyelim. Ama sonra Halide Edip'in sadece bu olmadığını anladık. Mitinglerde konuşmuş birisi olduğunu gördük. Aktif bir şekilde siyasette yer aldığını gördük. Bir kadın hakları savunucusu olduğunu gördük ve takdir ettik. Gerçekten Türkiye'de cumhuriyetin ilk yıllarına damga vurmuş, maalesef sayıları az olan, sayılarının çok olduğunu biliyorum, tahmin ediyorum ama öne çıkmayan, çıkartılmayan, belki de gizlenen kadınların içerisinde kendi elleriyle, kendi çabasıyla bir yerlere gelmiş, sonunda öğretim üyeliğinde karar kılmış bir kadın. 1964 yılında aramızdan ayrıldı. Halide Edip Adıvar'ı saygıyla, hürmetle anıyorum. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
27.10.2025 İmamoğlu, Özkan ve Yanardağ’ın casuslukla ne ilişkileri olabilir?
26.10.2025 23 Haziran 2019’da Demirtaş Öcalan’a rağmen, hatta ona inat olarak mı İmamoğlu’nu destekledi?
26.10.2025 Kandil’de barış, Çağlayan’da savaş
24.10.2025 Hopa’dan sevgilerle
23.10.2025 Diyelim ki mahkeme Kılıçdaroğlu’nu yeniden CHP’nin başına geçirdi…
22.10.2025 Çözüm sürecini sabote mi ediyorlar?
21.10.2025 Suriye’nin karmaşık dengeleri: Savaş yok ama barış da yok! | Amberin Zaman anlatıyor
21.10.2025 KKTC dersleri: Seçimle gelen seçimle gider
20.10.2025 Türkiye’nin Kürtçe ile sınavı
19.10.2025 DEM Parti’nin sürece hazırlıksız yakalandığı anlaşılıyor
27.10.2025 İmamoğlu, Özkan ve Yanardağ’ın casuslukla ne ilişkileri olabilir?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı