Mehmet Şimşek hakkındaki spekülasyonların aslı

22.08.2024 medyascope.tv

22 Ağustos 2024’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler. Mehmet Şimşek hakkında peş peşe birtakım haberler çıkıyor ve bunlar da hızlı bir şekilde yalanlanıyor. Bunu biraz araştırdım; aslında biraz değil, bayağı araştırdım. Konuya hâkim olduğunu düşündüğüm çok sayıda kişiyle konuştum ve oradan edindiğim bilgileri ve birtakım yorumları size aktarmak istiyorum. Ben ekonomi gazetecisi değilim, ama bu siyâsî bir olay. Onun için, olayın ekonomik yönü çok güçlü olmakla birlikte, esas bütün tartışma siyâseten yürüyor. Öncelikle Erol Mütercimler bir haber yapmış; ama gazeteci falan olmadığı için kendisi haber yapmamış, bir yerde bir şey uçurmuş. İstifâ etmek istediğini, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın kendisini zor iknâ ettiğini söylemiş ve gerekçe olarak da zenginlerin borçlarının silinmesine îtiraz etmesini göstermiş. Şimdi açıkçası, öncelikle haberin kaynağına baktığımız zaman, Erol Mütercimler gazeteci değil; belli ki bir şeyler duymuş, ama gazeteci filtrelerinden geçmemiş bir şey. Ben çok fazla îtibar etmiyorum. Doğru da olsa îtibar etmiyorum. Bir de şunu söyleyeyim çok açık: Kendisinin yıllardır benim hakkımda söylediği ve hiçbirisi doğru olmayan ve sürekli tekrarladığı şeyleri bildiğim için, benim gözümde güvenilir birisi değil. Pekâlâ dediği doğru olabilir, ama çok fazla îtibar etmiyorum. Buna karşılık Gazete Pencere’de meslektaşım Nuray Babacan’ın haberine îtibar ediyorum; çünkü Nuray’ı yıllardır biliyorum, gazeteciliği kanıtlanmış birisidir. Özellikle Ankara kulislerine çok hâkim birisidir, bu işlerin pîridir ve böylesine kritik bir haberi emin olmadan yazmaz. Böyle bir şeye ihtimal vermiyorum. Fakat tabiî, Bakanlık bunu kesin bir dille yalanladı. O Nuray’ın haberi istifâ değil. “İstifâ söylentileri neden geliyor?” diye bir haber yaptı, kulis haberi yaptı ve orada dedi ki: “Cumhurbaşkanlığı’ndaki bir toplantıda Cumhurbaşkanı’nın ekonomi danışmanları eleştiriler getirdiler kendisine. O da ‘Ben söyleyeceğimi söyledim’ deyip toplantıyı terk etti”. Mâliye Bakanlığı’ndan, Mehmet Şimşek’in makamından, böyle bir toplantı olmadığı şeklinde bir açıklama yapıldı ve hukukî yollara başvuracaklarını söylediler. Tabiî, kulis haberlerinin böyle bir tehlikesi var; çünkü kaynağınıza güveniyorsunuz, kaynağınızdan emin oluyorsunuz, kaynağınız sizi iknâ ediyor ya da kaynaklarınız birden fazla da olabilir; ama onun adını veremiyorsunuz. Sizin onun adını veremeyeceğinizi bildikleri için, adını verseniz bile o kişi kalkıp, “Evet, ben böyle söyledim” diyemeyeceği için sizi rahatlıkla, hele bugünün AKP döneminde, çok rahatlıkla yalanlayabilirler. Dolayısıyla ben Nuray’ın söylediklerinin hiç de yabana atılmaması gerektiğini söylüyorum. Çünkü bir yandan Mehmet Şimşek’i biliyoruz, diğer yandan Erdoğan’ın Saray’daki ekonomi kurmaylarını biliyoruz. “Kurmay” diyorum ama, bir yandan da gülme geliyor tabiî ki. Mehmet Şimşek ile o kurmayların arasında, en azından ekonomiye hâkimiyet konusunda çok büyük fark var. Bir tânesi zamânında ne demişti? “Dolar 1 lira olacak” demişti, hâlâ doların 40’a filan varmaması için elinden geleni yapıyor. Neyse.
Bu danışmanların ekonomiye hâkimiyetleri konusundaki sorunları, Mehmet Şimşek’in çok da iyi birisi olduğu anlamına gelmemeli. Ekonomi konusunda bir yetkinliği olduğu muhakkak, ama ben açıkçası Mehmet Şimşek’in siyâseten çok da güven verici birisi olduğunu düşünmüyorum. Meselâ şunu hatırlıyorum: DEVA Partisi ilk kurulduğu zaman Ali Babacan’a da sormuştum, başkalarına da sormuştum, “Mehmet Şimşek niye yok?” diye. “Şu anda özel sektörde çalışıyor, daha sonra katılacak” diye söylemişlerdi. Sonra Mehmet Şimşek birkaç kere Erdoğan’la görüşüp, sonra seçim sonrasında katılmayı tercih etti. Yani bunu yaparken Türkiye’nin çıkarlarını ve Türkiye ekonomisinin düze çıkarılmasını tabiî ki düşünüyor olabilir, ama çok ciddî bir şekilde kendisini de düşündüğünü düşünüyorum. Ama konumuz bu değil, yani konumuz “Mehmet Şimşek nasıl birisidir?” vs. değil. Benim ona bir siyâsetçi olarak –her ne kadar şu anda teknokrat gibi gözükse de aslında siyâsetçi–, yani kimden vergi alıp, kimden vergi almayacağını, kimin peşine müfettiş salıp kimin peşine salmayacağını söyleyecek hâlim yok. Onun karârını o veriyor. Meselâ dün yayında söyledim, biz Medyascope olarak TürkMedya Grubu’ndan daha fazla vergi veriyoruz. Daha fazla vergi veriyoruz, çünkü 1 lira versek de fazla olacak; çünkü TürkMedya grubu 5 kuruş vermiyor. Biz veriyoruz, bizden alıyor. Hattâ üzerimize müfettiş yolluyor. Ama kalksın oradan ya da Demirören’den ya da bir başkasından ya da Beşli Çete’den vs.’den tâkip etsin, etmiyor, biliyorsunuz. Bu bir siyâsî tercihtir, çok açık bir şekilde siyâsî tercihtir. Neyse. Şimdi Erdoğan’ın kurmaylarıyla Mehmet Şimşek arasında doku uyuşmazlığı olduğu zaten muhakkak. Böyle bir toplantı, Nuray Babacan diyorsa bence olmuştur; ama toplantı olmasa bile böyle bir gerginlik olduğu kesin. Şu hâliyle ne yaşanıyor? Benim öğrendiğim kadarıyla –konuya hâkim, birbirinden farklı, kimisi gazeteci, kimisi ekonomist çok sayıda kişiyle konuştum–, bir kere hemen hemen hepsinin söylediği nokta şu: Ekonomi iyi gitmiyor, gideceğe de benzemiyor. Yani Mehmet Şimşek’le de bu iş olamıyor, çünkü çok sayıda sorun var. Bunların çözülebilmesi için çok daha kapsamlı, çok daha boyutlu çalışmalar yapılması gerekiyor ve siyâsî desteğin de çok güçlü olması gerekiyor. Fakat en son vergi paketini geçirdiklerinde çok budamaya uğradı. Şimdi yeni yargı döneminde iki tâne paket hazırladığı söyleniyor Mehmet Şimşek ve ekibinin; bunların üzerinde ise şimdiden çok ciddî bir kavga olduğu; özellikle AKP’ye, Erdoğan’a yakın iş çevrelerinin çok ciddî baskı yaptığı söyleniyor. Bütün bunların ne olacağının belirsiz olduğu söyleniyor. Kaldı ki, bunlar olsa bile işlerin düzeleceğine yönelik bir garanti yok ve bunun sonucunda da ülkede bu ekonomik gidişâtın çok ciddî siyâsî sonuçları olabileceği belirtiliyor. Meselâ fâiz indirme meselesi başlı başına çok ciddî bir tartışmaymış. Ben öyle uzaktan bakıyorum haberlere falan, ama uzmanlarla konuştuğum zaman, burada ciddî bir çekişmenin olduğunu görüyoruz. Mehmet Şimşek’in fâiz indirimine, Merkez Bankası’nın –ki özellikle Merkez Bankası konusunda genellikle olayı tâkip edenler çok olumlu şeyler söylüyorlar–, fakat Merkez Bankası’nın tek başına yapabileceği bir şey değil; burada Merkez Bankası’na sâhip çıkması gereken bir Mehmet Şimşek var, ama Mehmet Şimşek de siyâsetle çok ciddî sorunlar yaşayabiliyor. Nasıl söyleyeyim? Ortada bir program yok. Bir program olmadığı için hep böyle, gün idâre ediliyor. Ortada bir program olup programın üzerinden tartışma, yani “Programın şurası yanlış, şurası doğru” gibi bir tartışma pek yaşanmıyor.
Ama şunun özellikle altını çizmek istiyorum: Ne Erdoğan ne de Mehmet Şimşek birbirlerini bırakabilecek durumdalar. Erdoğan’ın bugün Mehmet Şimşek’i azletmek, yani istifâya zorlamak ya da Mehmet Şimşek diyelim ki kazâra affını istirham etti, Erdoğan’ın bunu kabul etmek gibi bir şansı olmadığını söylüyor herkes. Yani “herkes” derken, gerçekten benim konuştuğum herkes aynı şeyi söylüyor. Erdoğan’ın Mehmet Şimşek’ten başka bir şansı yok; çünkü şu âna kadar denediği isimlerin hepsi çok kötü sonuç verdi. Bir tânesi belki olabilecekti; ama Erdoğan ona tahammül edemedi. Ama daha sonra yaşananlar ortada; Nebati olayı ya da Şahap Kavcıoğlu olayı ortada. Şu anda Erdoğan’ın Mehmet Şimşek’ten vazgeçmesi durumunda, ekonomide zâten iyi gitmeyen işlerin tam anlamıyla tepetaklak gidebileceğini, bunun çok ciddî bir psikolojik etkisi olacağını söylüyorlar. Buna karşılık Mehmet Şimşek de bu olaya anlaşıldığı kadarıyla çok ciddî yatırım yapmış durumda. Mehmet Şimşek bir şirkette çalışıyor olsaydı, bir şirkette CEO olarak seçilmiş olsaydı, belli bir süre sonra işler yürümeyince, “Ben burada doku uyuşmazlığı yaşıyorum” deyip istifâ edebilirdi, belki de anlaşmalı bir şekilde ayrılabilirdi. Tabiî ki bu, onun CV’si için çok parlak olmayabilirdi; ama yine de bunu bir şekilde idâre edebilirdi. Ama burada çok daha farklı bir olay var. Kendini bir şekilde tam anlamıyla angaje etmiş bir Mehmet Şimşek var. Belli ki bayağı bir pazarlıkla angaje olmuş bir Mehmet Şimşek var. Başta da söylediğim gibi, burada sâdece bir vatan-millet aşkı görmemek lâzım. Aslında burada Mehmet Şimşek çok ciddî şekilde bir yatırım yapıyor. Kendisi uluslararası çapta finans alanında varlık gösteren birisi ve ilişkilerini de hâlâ bir şekilde sürdürdüğü söyleniyor — ki bu hiç şaşırtıcı olmaz. Dolayısıyla Mehmet Şimşek’in kaybedeceği çok şey var. Ama bir de Erdoğan’ın hiddetini kazanırsa, bu da onun için en azından bir süre Türkiye’de kapıların tam anlamıyla kendisine kapanması gibi bir şeye neden olur. Yani şu hâliyle bakıldığı zaman her iki taraf da birbirine çok ciddî bir şekilde muhtaç durumdalar, ihtiyaç duyuyorlar. Ama şu halleriyle bakıldığı zaman, program olmadığı için, atılan adımlar sonuç vermediği için… Meselâ enflasyonda ne diyordu Erdoğan? Sürekli tek hâneye iniş târihleri veriyordu. Cevdet Yılmaz ise bugün %50’nin altına düşmesini bekledikleri târihi açıklıyor. Yani tek hâne nerede, %50’nin altına düşmesini beklemek nerede? Böyle çok zor bir durumda hem birbirlerine ihtiyaçları var; ama aslında iki taraf da bu işin birbirleriyle olmadığını görüyor. Böyle garip bir durumla karşı karşıyayız. Dolayısıyla, önümüzdeki süreçte bu tür spekülasyonların çok ciddî bir şekilde artarak devam edeceğini kestirmek mümkün.
Hatırlayacaksınız, Mehmet Şimşek geldikten sonra Merkez Bankası’nın başına Hafize Gaye Erkan’ı getirdi. Ömrü çok kısa oldu. Kısa bir süre sonra gideceği yorumları yapıldı ve reddedildi, tekzip edildi, ama gitmedi. Fakat giderken bayağı da birtakım avantajları alıp gitti. Bildiğim kadarıyla kendisinin şu an Merkez Bankası ile alâkası yok; ama hâlâ para almaya devam ediyor. Sonuçta şu hâliyle baktığımız zaman ekonomide hemen hemen herkes durumunu garantiye almış durumda. Fakat ortada şöyle bir şey var: Özellikle alt gelir gruplarının hiçbir garantisi yok. Yani bizim sırtımızdan bir oyun oynuyorlar. Bizler üzerinden bir şeyleri değiştirmeye, birtakım sorunları çözmeye çalışıyorlar ya da çözmeye çalıştıklarını söylüyorlar. Ama sonuçta insanlar için, meselâ çiftçi için, işçi için, emekli için hiç de iyi şeyler yaşanmıyor, yaşanacağına dâir hiçbir ışık yok. Bunun kolay kolay düzelemeyeceğini ve bunun çok ciddi siyâsî sonuçları olacağını görenler, bir şekilde faturayı birbirlerinin üzerine atmaya çalışıyorlar. Benim gördüğüm bu. Bu hâliyle de Mehmet Şimşek şimdiden başarısızlıkla anılacak gibi gözüküyor bana göre. Ama Mehmet Şimşek’in başarısız olması, Türkiye’nin zâten başarısız olan ekonomi politikalarının iyice dibe vurması anlamına gelecek. Buradan nasıl çevirebilirler bunu açıkçası bilemiyorum. Belki de bir an önce ülkeyi seçime götürerek, yeni bir yapılanmayla, yeni bir hükûmetle, yeni bir perspektifle Türkiye’nin yeni arayışlara girmesinin önünü açabilirler. Ama Erdoğan’ın kolay kolay bu yola girmeyeceğini gördüğümüz için, Mehmet Şimşek’le berâber, onu arada sırada frenleyerek, kendisi ve kendi yakınındaki insanlara zarar verecek hamlelerini engelleyerek yola devam edeceğe benziyorlar. Sonuçta onlara pek bir şey olmuyor; ama Türkiye’de halka, topluma çok ciddî bir fatura dayatılıyor ve bu fatura anladığım kadarıyla her geçen gün daha da artacak. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
15.09.2024 Erdoğan’ın “din düşmanları”na ihtiyacı var
08.09.2024 Erdoğan genç teğmenlerden rahatsız
06.09.2024 Ruşen Çakır, Kemal Can ve Kadri Gürsel ile Haftaya Bakış (230): CHP iktidara yürüyor mu? Sisi-Erdoğan kavuşması - Teğmenlerin kılıçlı yemini
05.09.2024 Bir mozaik olarak Türkiye (4): Pakrat Estukyan Türkiye’de Ermeni olmayı anlatıyor: “Yegâne talebimiz eşit yurttaşlık”
04.09.2024 31 Mart’ta AKP ile seçmeni arasında ne oldu? Feyza Akınerdem ile söyleşi
04.09.2024 Transatlantik: Sisi-Erdoğan kardeşliği, BRICS Türkiye’ye ne katar? Netanyahu neden ateşkes istemiyor?
03.09.2024 “Erdoğan iyi, çevresi kötü” önermesinde son durum
02.09.2024 Kara Harp Okulu’ndaki “Subaylık Yemini” olayı: Hakan Şahin ile söyleşi
01.09.2024 Ayrılar aynı yerde: Kuvvet komutanları, HÜDA PAR, MHP…
31.08.2024 Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Atatürk’le alıp veremediği ne olabilir?
15.09.2024 Erdoğan’ın “din düşmanları”na ihtiyacı var
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
11.02.2016 Hesabên herdu aliyan ên xelet şerê heyî kûrtir dike
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı