Erdoğan CHP’yi yeniden istediği kıvama getirebilir mi?

14.06.2025 medyascope.tv

14 Haziran 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi hafta sonları. Aslında İran hakkında çok konuşmak istiyorum ama biraz erteleyeceğim. Onun yerine bugün iki ayrı uzmanla İran konusunda yayın yapacağım, umarım başarıyla gerçekleştiririz. İran'ı çok önemsiyorum, İran'ı çok severim, çok bulundum, yakından takip etmeye çalışıyorum ama biraz daha bekleyeyim diyorum ve size tekrar CHP hakkında bir şeyler söylemek istiyorum. Şimdi bir alıntı yapacağım, bir köşe yazısının son bölümünü okuyacağım size: "Özel ekibi kazınacak ve yok olacak. CHP açısından müjdeli bir durum var. Kemal Kılıçdaroğlu gelirse Özgür Özel-İmamoğlu ikilisinin yaptıkları doğal olarak yok hükmünde sayılacak. CHP muhtemelen bir kapatma davasından kurtulacak." Şimdi nereden çıktı bu diyeceksiniz. Nasıl birisinin yazmış olduğunu tahmin edebilirsiniz, iktidar yanlısı birisi. Benim çok okuduğum ya da hiç okuduğum birisi değil ama bir şekilde bundan, Allah istedi herhalde, bundan haberdar oldum ve ağzım açık kaldı. Sonra ama dedim ki; her şey mümkün, Türkiye böyle garip bir ülke. Çünkü CHP zamanında kapatıldı 12 Eylül döneminde, tüm partilerle birlikte. CHP Atatürk'ün kurduğu parti ama 16 Ekim 1981'de kapatılmış, 9 Eylül 1992'de yeniden açıldı. O arada başka partiler vardı, kimisi kapandı, birleşti vesaire ve sonuçta CHP tekrar 92'de hayata döndü. Dolayısıyla ‘‘Atatürk'ün partisini kim nasıl kapatır, kapatma davası açar?’’ dememek lazım. Sanmıyorum böyle bir şey olacağını ama şunu da biliyorum ki Erdoğan'ın özellikle PKK'nın silah bırakma kararının ardından yeni birtakım düşmanlara, beka tehditlerine ihtiyacı var. Ve 19 Mart sürecinin belli bir aşamasından sonra Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarını ‘‘Cumhuriyet tarihinin en büyük organize suç örgütü’’ olarak tanımlamaya kalktı, dış istihbarat servisleriyle ilişkileri olduğunu ileri sürdü. Hiç ama ülke adı falan zikretmedi. Bir şeytanileştirme, kriminalize etme operasyonu var, onu biliyoruz. Bu başarılı olabilir mi, pek olacak gibi değil. Zaten şu aşamada buradan bir mola verildi kriminalize etmede. 30 Haziran'a ertelenmiş olan bir dava var ve ‘‘mutlak butlan’’ diye bir olay var. Bu sözünü ettiğim kişi de zaten ona gönderme yapıyor ve bu davanın Özgür Özel aleyhine, yani şu anki yönetim aleyhine sonuçlanacağına emin gibi gözüküyor ve Kılıçdaroğlu'nun tekrar partinin başına geçeceğine emin gibi gözüküyor. Şimdi diyeceksiniz ki, ‘‘Bu kişinin sözlerine ne itibar ediyorsun?’’ Etmiyorum, ama şunu biliyorum ki aynı kişiye Kemal Kılıçdaroğlu yakın bir dönemde birisi aracılığıyla mesajlar yollamış, CHP ile ilgili birtakım kaygılarını dile getirmiş. Yani benim çok itibar etmediğim bu kişiye Kılıçdaroğlu'nun itibar ettiğini duydum ve açıkçası şaşırdım. Peki bu olur mu? Kimilerine göre olacak. Ben açıkçası 30 Haziran'da karar çıkmasını pek beklemiyorum. Şöyle ki, Erdoğan bunun uzamasını tercih edecektir diye düşünüyorum, tıpkı Ekrem İmamoğlu’nun ‘‘ahmak davası’’nda yaşandığı gibi. İstinaf bir türlü kararı vermedi biliyorsunuz, hala vermedi. Normalde her an verebilirdi, onu bir tür tehdit olarak CHP'nin tepesinde bir kılıç olarak sallandırmayı tercih etmişti. Bu olayı da böyle yapabilir ama pekala sonuç da 30 Haziran'da çıkabilir. Olaya hukuki açıdan bakanlar kesinlikle bunun olamayacağını söylüyorlar, mutlak butlan denen olayın olamayacağını söylüyorlar. ‘‘Kayyum kararı olabilir belki’’ diyenler var, onun da olamayacağını söylüyorlar. Ama biliyoruz ki bu dava Türkiye'deki tüm diğer davalar gibi hukuki bir dava değil, siyasi bir dava ve bunun kararını da siyasetçiler, ülkeyi yönetenler verecek. Burada amaç ne? Burada amaç CHP'yi tekrar hizaya getirmek, tekrar eski kıvamına getirmek. Eski kıvam neydi? Baykallı, Kemal Kılıçdaroğlu'nun ilk yıllarını özellikle hatırlayın. Dar bir alanda, iktidarın kendilerine sunduğu alanda sert ana muhalefet pozisyonları aldılar ama Erdoğan'ı bir türlü yıkamadılar. 2015 Haziran seçimleri mesela çok büyük bir fırsattı, Erdoğan tek başına iktidarı ilk kez kaybetti. O fırsatı da değerlendiremediler ve sonra Kasım seçimleriyle Erdoğan’ın tekrar %50 oy almasıyla birlikte tekrar iktidara geldi AK Parti. Dolayısıyla Türkiye'de iktidarın kızdığı ve iktidara kızan ama çok da fazla iktidarı tehdit etmeyecek olan bir muhalefete ve özellikle ana muhalefete ihtiyacı var Erdoğan'ın. Halbuki 31 Mart 2024 yerel seçimleri işin renginin değiştiğini gösterdi ve 19 Mart'tan sonra bu çok daha bariz bir şekilde ortaya çıktı. Artık CHP Türkiye'nin birinci partisi oldu. 31 Mart'ta da olmuştu ama şimdi 19 Mart'tan sonra da böyle bir noktaya geldi. Bu Erdoğan'ı son derece rahatsız ediyor. Hele şu konjonktürde, bölgesel konjonktürde ekonominin bu kadar kötü olduğu bir dönemde iktidarını kaybetme riski çok yüksek. Ve burada yapılacak nedir; tekrar oy kazanmak. Oyu nasıl kazanacaksınız; insanlara yine bir vizyon sunacaksınız, insanların dertlerine sorunlarına çözüm getiriyor gibi olacaksınız, özellikle ekonomiyi çözeceksiniz ama en önemlisi bir de Türkiye'ye yeniden bir vizyon sunabilmeniz lazım. Artık bu trenler kaçmış durumda, uzun zamandan beri kaçmış durumda. Bunun için Erdoğan'ın yapabileceği şey kendisi kazanamayacağı zaman rakibinin de kazanmasını engellemek; yani kendini yeniden yapılandırmaktan ziyade karşı tarafın yeniden yapılanmasının, değişiminin önünü kesmek ve onu mümkün olduğu kadar dar bir alana sıkıştırmak ve mümkünse bölüp parçalamak. 2023 seçimleri öncesi de CHP çok büyük bir fırsat yakalamıştı. Toplum bu değişime hazırdı. Ama orada, sonradan daha iyi anlaşıldı ki o masadan kalkmalardan tutun adayın son ana kadar açıklanmamasına kadar birçok şey, ama bu arada da birtakım montaj videolar, şunlar bunlarla Erdoğan tekrar iktidarda kalmayı başarmıştı. Şu haliyle bakıldığı zaman bunu o yöntemlerle başaramayacak gibi ve şimdi işte CHP'yi kendi içinde kavga eden bir parti haline dönüştürme formülünü tekrar hayata geçirmek istiyor. Burada tabii ilk akla gelen — geçen Profesör Murat Somer'le yaptık yayın — Kılıçdaroğlu'nun açık açık çıkıp "Ben bu oyunda yokum" demesi, ama şu ana kadar böyle bir şey görmedik. Bundan sonra görür müyüz, çok emin değilim. Burada CHP'nin Kılıçdaroğlu'na rağmen bir B planını hazırlıyor olması lazım. Herhalde hazırlamışlardır. Hazırlamak tek başına yetmez, bunu hayata geçirebilmek lazım. Yani diyelim ki 30 Haziran'da partiyi siyasi iktidar yeniden Kılıçdaroğlu'na verdi. CHP ne yapacak? CHP'nin şimdiki yönetimi ne yapacak? Ekrem İmamoğlu ne yapacak? Bunların çalışılmış olduğunu varsayıyorum. Burada tabii ki çok zorlanacaklardır, bu tür seçeneklerde ama ellerinde çok büyük bir avantaj var, o da taban. Çok güçlü bir taban var, güçlenen bir taban var. Bunu Saraçhane'de gördük, Maltepe'de gördük, Yozgat'ta, Konya'da gördük, en son Manisa'da Ferdi Zeyrek'in cenazesinde gördük. Bu taban artık eski kalıplara sığacak bir taban değil. Bu tabanın hepsi çok da böyle tepeden tırnağa CHP'li de değil. Ama bir şekilde değişimi isteyen, değişim için kolları sıvamış ve kaybedecek çok da fazla bir şeyi olmayan bir taban var. İşte bu taban var olduğu müddetçe ve CHP'nin şimdiki yönetimi bu tabanla o organik ilişkiyi muhafaza edip geliştirebildiği ölçüde, her ne karar alınırsa alınsın, mahkemeler ne yaparsa yapsın; CHP'ye kayyum mu atanır, eski yönetim mi gelir, yeni belediye başkanları cezaevine mi konur, bunu yani ana muhalefeti, CHP'yi Erdoğan'ın tekrar istediği, arzu ettiği kıvama getirmenin mümkün olduğunu düşünmüyorum. Tabii ki Erdoğan'ın istediği kıvama gelmemek tek başına yeterli değil ama başlangıç için bu şart. Aksi takdirde tekrar biz eski filmleri seyreder oluruz. Bunun için çalışan çok kişi var biliyorsunuz. Bunların bir kısmı kendisini muhalif olarak tanımlıyor, CHP'li olarak tanımlıyor; ama sürekli olarak Özgür Özel'i, Ekrem İmamoğlu'nu güçsüz gösterici birtakım şeyler yapıyorlar, haberler uçuruyorlar, birtakım iddialar dile getiriyorlar. Bunların yalan olduğu, dezenformasyon olduğu kısa süre içinde çıkıyor ve bunları da tabii ki siyasi iktidarın imkanlarıyla yapıyorlar, bunu da not etmek lazım. Evet, tekrar, CHP artık istese de Erdoğan'ın istediği kıvama dönemez. Parti olarak dönse bile taban dönemez ve o taban benim anladığım kadarıyla bir şekilde yoluna devam eder. Tabii ki bu yola devam edebilmesi için birtakım önder kadroların olması şart. Şu haliyle bakıldığı zaman CHP'yi yine yıpratacak bir sürecin içinde olduğumuz anlaşılıyor, ama hani ne derler, yok etmeyen güçlendirir. Tam tersine nasıl 19 Mart operasyonu doping etkisi yaptıysa belki bu tür yeni operasyonlar da yine doping etkisi yaratabilir.
Bu yayını Tarhan Erdem'e ithaf etmek istiyorum. Tarhan Bey benim gazetecilik hayatımda çok şanslı bir şekilde çok erken tanıdığım, yıllar önce, 90'lı yılların başında tanıdığım, gerçekten çok önemli bir araştırmacı, aydın ve sosyal demokrattı. Kendisinden çok şey öğrendim, bana çok katkısı, yardımı olmuştur. KONDA başlı başına onun yarattığı bir eserdi biliyorsunuz. Birçok kez kendisiyle NTV döneminde özellikle ortak yayınlar da yaptık, Medyascope'a kendisini konuk da ettik ama onun dışında görüşlerine çok önem verdiğim, arada sırada arayıp danıştığım bir isimdi. Kendisini rahmetle anıyorum, nur içinde yatsın diyorum. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
15.06.2025 Öcalan’ın İsrail ile, İsrail’in Öcalan ile ne alıp veremediği var?
14.06.2025 Erdoğan CHP’yi yeniden istediği kıvama getirebilir mi?
11.06.2025 Yeniden: Özgür Özel mucizesi
08.06.2025 CHP’nin önündeki en ciddi engel: “Küçük olsun bizim olsun” anlayışı
07.06.2025 Gizli tanıklar ve itirafçılarla adalet tesis edilir mi?
01.06.2025 CHP siyasi iktidarın kızıştırmak istediği iç krizini tabanına başvurarak aşabilir
30.05.2025 Mehmet Baransu’yu hatırlıyor musunuz?
30.05.2025 Haftaya Bakış (269): Sivil anayasa tartışmaları | Kılıçdaroğlu'nun beklenen açıklaması | İnfaz yasasında gecikme
30.05.2025 İktidar yeni anayasa sürecinde muhalefeti bölebilir mi? | Özlem Kaygusuz yorumladı
29.05.2025 Günümüz Türkiyesi’nde İslamcılık ve Kürtler
15.06.2025 Öcalan’ın İsrail ile, İsrail’in Öcalan ile ne alıp veremediği var?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı