AKP ile 10 yıl (4)
AKP’nin kuruluşunda dört isim öne çıkmıştı: Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç ve Abdüllatif Şener. Lider tabii ki Erdoğan’dı ama diğer üç isim de belli bir güce ve iktidara sahipti. 2007 genel seçimlerinin ardından sadece Türkiye’nin değil AKP’nin de iktidar dengeleri büyük ölçüde değişti: Gül Çankaya’ya çıkıp partilerüstü bir konuma yöneldi; Arınç beş yıl yapmış olduğu TBMM Başkanlığını bıraktı; Şener ise çoktan yolunu ayırmıştı, AKP’den aday bile olmadı.
Kendisine en yakın pozisyonda olan bu üç ismin çekilmesiyle birlikte Erdoğan’ın gerek parti, gerekse hükümet içindeki güç ve iktidarının arttığı kesin. Ama bu onu, bazılarının ileri sürdüğü gibi “tek adam” yapar mı, yaptı mı? Sanmıyorum. Neden böyle düşünmediğimi açıklamaya geçmeden önce Erdoğan’ın “tek adam” olduğu şeklindeki eleştirilerin neden giderek artmış olabileceği üzerine hızlı bir şekilde kafa yoralım:
1) Eleştirileri bir parti veya hareket yerine onun liderine yöneltmek daha kolay. Parti eleştirisi için ister istemez biraz sosyoloji, biraz siyaset bilimi, biraz da ekonomi bilmeyi gerektirir. Halbuki bir şahsı (lideri) şematik bazı karakter analizleri yardımıyla eleştirmek pek zahmet gerektirmez.
2) Bir partiyle tartışmak kolay değildir ama bir liderle, hele o da buna yatkınsa polemiğe bile girebilirsiniz.
3) Partiyi değil de lideri eleştirdiğinizde, o partiyi var eden ve o partiye umut bağlayan kadro ve kitlelerle aslında bir derdiniz olmadığını ifade etmiş olursunuz.
4) Dolayısıyla partiye toz kondurmayıp lideri eleştirdiğinizde, o kişinin lideri olduğu davaya bir şekilde ihanet etmiş olduğunu da ima etmiş olursunuz ki bu durum onun günahlarının ikiye katlanması anlamına gelir.
Milli Görüş dersleri
Erdoğan’a yönelik “tek adam” eleştirilerini neden abartılı bulduğumu açıklamak için, önce iki noktanın altını çizmek istiyorum:
1) AKP kadrolarının büyük kısmı Milli Görüş geleneğinden. Onların kopmasındaki temel saiklerden biri RP ve FP’de, parti içi demokrasinin olmaması veya yetersiz olmasıydı. Bu kişilerin yıllar sonra, şu ya da bu nedenle, güç ve iktidarlarından tek bir kişi için feragat etmelerini beklemek gerçekçi değil;
2) Türkiye çok büyük bir ülke ve 10 yıldır AKP tarafından yönetiliyor. Bu kadar geniş bir iktidar alanının tek bir kişi tarafından mutlak bir şekilde kontrol edilmesi de aynı şekilde gerçekçi olmaz.
Onu “mutlak” bir iktidar sahibi olarak görmek ve göstermeye çalışmanın yanlış olduğunu kanıtlamak için yakın zamandaki şu örneklere başvurabiliriz:
1) Parti kapatmalarla ilgili anayasa değişikliği AKP’den de fireler çıkması nedeniyle yattı;
2) Son olarak benzer bir durum yerel seçimlerin öne alınması girişiminde yaşandı. Öyle ki Erdoğan yerel seçimlerin zamanında yapılmasına razı olmak zorunda kaldı.
Karar verme süreçleri
Kimileri her ne kadar onun itibarını zedelediğini kabul etseler de, bu olayları, Erdoğan’ın “tek adam” olma halini tehdit etmedikleri için fazla önemsemiyor. Yanlış yapıyorlar. 5 yıl önceki Gül, Arınç ve Şener’in durumlarında kimsenin bulunmaması Erdoğan’ın her istediğini istediği gibi yaptığı anlamına kesinlikle gelmiyor. Örneğin son seçimlerde aday listelerine son şekli Erdoğan verdi ama kafasındaki bazı isimleri kurmaylarından gelen tepkiler nedeniyle aday göstermediği, bazı isimleri de parti içi dengeleri gözettiği için, fazla istemese de aday gösterdiği söyleniyor.
Son kararları genellikle Erdoğan veriyor olabilir ama o aşamaya gelmeden önce partinin veya hükümetin veya Meclis grubunun değişik mekanizmalarının aktif bir şekilde devreye girdiği süreçler işletiliyor; gerektiğinde kamuoyu araştırmaları yaptırılıyor, uzmanlara danışılıyor veya doğrudan muhataplarla mülakatlar yapılıyor. Erdoğan bütün bu bulguları bir şekilde göz önüne alarak karar veriyor.
Bu konuda söylenebilecek daha çok şey var. Şimdilik şöyle özetleyelim:
1) AKP içinde bir “ikinci adam” olmaması, Erdoğan dışında kimsenin iktidar sahibi olmadığı anlamına gelmiyor;
2) Erdoğan’ın kontrolünde geniş bir iktidar alanı bulunması onu “mutlak iktidar” sahibi yapmıyor;
3) Erdoğan’ın ülkeyi yöneten “en güçlü” kişi olması onu “tek güçlü” kişi, yani “tek adam” kılmıyor.
BİTTİ