Dün saat 11.25’te NTV’de Yazı İşleri programına başlar başlamaz Hanefi Avcı’nın Ankara’da gözaltına alınıp İstanbul’a götürüldüğü haberi geldi. Yayından sonra, saat 12.10 civarındaysa Avcı cep telefonumdan beni aradı. Ankara Esenboğa Havaalanı’nda İstanbul uçağının kalkmasını beklerken durumunu kamuoyuna aktarmak istemiş. Ben tabii ki önce gazeteci refleksiyle kendisinin canlı yayına bağlanmasını istedim. Avcı bunun, kendi tabiriyle “şık”olmayacağını söyledi. Ben de NTV’nin saat 13.00 bülteninde de Avcı’nın bana anlattıklarını özetleyerek aktardım.
Avcı, son derece kararlıydı ve bu sesine de yansıyordu. Çok açık ve net konuşuyor, bazı hususları tekrarlayarak vurguluyordu. “Bu yapılan tamamen hukuk dışıdır, benim Devrimci Karargah gibi bir örgütle ilişkim yoktur ve zaten olmasını da kimse düşünemez. Böylesine açık bir komployla ilgili olarak ifade vermeyi asla kabul etmedim. Beni ifadeye ancak zorla götürebilirlerdi ki zaten şimdi de onu yapıyorlar. Ama gittiğimde kesinlikle ifade vermeyeceğim. Hatta avukat bile çağırmayacağım” dedi.
“Peki ya tutuklanırsanız?” diye sordum. “Sanmıyorum, ama olabilir. Ama olsun başıma gelebilecekleri kitabı yazmaya başladığımdan beri biliyorum. Hiçbir şeye bu yüzden şaşırmıyorum. Ama şunu herkes çok iyi bilsin, kesinlikle pes etmeyeceğim. Beni engellemek için her türlü yola başvuruyorlar ama sonuna kadar mücadelemi sürdüreceğim’ diye konuştu.
Avcı’ya Cuma günü yapacağını ilan etmiş olduğu basın toplantısını hatırlattım ve orada neler anlatmayı planladığını sordum. “Yine aynı konuyu, Devrimci Karargah Örgütü operasyonunu anlatacaktım” dedi. Kendisine, kitapta yer verdiği TSK, polis, istihbarat veya adalet mekanizmasındaki “cemaat imamları”nın isimlerini açıklayıp açıklamayacağını sorduğumdaysa “Hayır o isimleri sadece ilgililere söylüyorum, basın toplantısın da sadece komployu anlatacaktım” cevabını verdi.
Gazeteci refleksi
Geçen hafta Çarşamba gecesi NTV’deki Basın Odası programında, basın özgürlüğü konusunu tartışırken “Avcı’nın kitabı yüzbinlerce sattı ama medyada gerektiği kadar ilgi görmedi. Neden?” diye sorduğumda konuklardan, gazetemiz yazarı Okay Gönensin “Gazetecilik refleksleri zayıflamış olduğu için” diye bir cevap vermişti. Bense kendisine katılmadığımı, esas sorunun “gazetecilerin ellerinin kollarının bağlanmış olması” olduğunu ileri sürmüştüm. Nitekim, Avcı’nın Fethullah Gülen cemaatine yönelik suçlamaları karşısında “refleks kaybı”na uğrayan bazı medya kuruluşlarının, Avcı’nın suçladığı polislerin onun hakkında ortaya attıkları “Devrimci Karargah örgütünün akıl hocalığı” suçlamasına balıklama daldılar. Bu arada Avcı’nın, evli olmasına rağmen bir başka kadınla aşk ilişkisi olduğu bilgisini de servis ettiler. Bu arada söz konusu kadın öğretmenin de bir şekilde Devrimci Karargah örgütüyle ilişkili olduğu balonları da uçuruldu.
Avcı’nın popülerliği
Avcı, “cemaat kitaba nasıl tepki verebilir?” sorusuna “bu dünyada bana cehennem hayatı yaşatmak isteyeceklerdir” şeklinde bir cevap vermişti ki son günlerde yaşananlar hiç de haksız çıkmadığını düşündürtüyor. Ama söz konusu olan kişi Hanefi Avcı olunca, kimin av kimin avcı olduğu, olacağı epey tartışmalıdır. Öncelikle, bugün kendisini avlamaya çalışanların birçoğunu doğrudan ya da dolaylı olarak yetiştirmiş bir polis şefidir Avcı. Yani avcılarını, onların tahmininden çok daha yakından tanıdığını varsayabiliriz. Öte yandan, medyanın bütün körlüğüne, hatta engellemelerine rağmen kitabının gördüğü olağanüstü ilgi Avcı’nın ve onun söylediklerinin bir karşılığı olduğunu bize gösterdi. Öte yandan Avcı’nın serüvenin ülke çapında polis teşkilatı tarafından da çok yakından izlendiği açıktır. Meraklısı bilir, Avcı, aktif görevdeki polis şefleri içinde, Emniyet teşkilatındaki en efsanevi isimlerden biriydi. Onun popüler olmasında, kendisinin milliyetçi-muhafazakar görüşe sahip olması ve emniyetin de genelde bu eğilimdeki isimlerden oluşturulmasının da etkisi vardır. Avcı’nın kitabının teşkilatta büyük yankı uyandırdığını biliyorduk, dün başına gelenlerin de ciddi bir travma yarattığını kestirebiliriz.
Şimdilik şöyle nokta koyalım: Avcı’ya yönelik birkaç gündür yürütülen itibarsızlaştırma kampanyası, onun yazıp söyledikleriyle birçok taşı yerinden oynatmış olduğunu kanıtlıyor. Eğer söylediği gibi, kesinlikle pes etmeyecekse, kavganın daha yeni başladığını ve bundan böyle epey sert geçeceğini söyleyebiliriz.