Ergenekon günlerinde inadına gazetecilik

05.03.2011 Vatan

Dün İstanbul ve Ankara’da gazeteciler olarak yürüdük ve arkadaşlarımıza sahip çıktık. Özel yetkili savcılara basın mensuplarının üzerlerindeki ölü toprağını silkmelerine yardımcı oldukları için ne kadar teşekkür etsek azdır. Ama en büyük teşekkürü gözaltına alınan meslektaşlarımız hak ediyor.

Dün Taksim Meydanı’ndan Galatasaray Lisesi önüne kadarki yürüyüş hakkında bazı gözlemlerimi aktarmak istiyorum. Ama önce bir parantez açıp bizim lisenin sadece günümüzde değil 1970’li yıllarda da nice gösteriye ev sahipliği yapmış olduğunu hatırlatmak isterim. Üstelik o zaman Beyoğlu araç trafiğine de açıktı ve gösterilerin hemen hepsi “korsan” tabir ettiklerimizden olurdu.

Neyse dün NTV yayınından çıkıp gecikmeli olarak Taksim’e vardığımda kalabalık Galatasaray’a doğru yürüyüşe geçmişti. Kortejin gerisinde İşçi Partililer vardı ve bu durum hayli can sıkıcıydı. Birçok meslektaşımın da İP’lilerin hiç de şaşırtıcı olmayan bu fırsatçılığından rahatsız olduğunu gördüm ama yapacak bir şey yoktu. Fakat onlara rağmen Beyoğlu’ndaki gösteri büyük ölçüde “basın özgürlüğü” çerçevesinde kaldı ki çok iyi oldu.

Kafa karışıklığı azalıyor

Medyada sol kökenli gazetecilerin belli bir ağırlığı olduğu bilinir ki özellikle Susurluk sürecinde bu durum, olumlu anlamda öne çıkmıştır. Fakat Ergenekon’la birlikte kimin neye nasıl baktığının kestirilemediği bir dönem de başlamış oldu. Bir yanda Ergenekon sürecine kayıtsız şartsız destek verenler, onların karşısında her operasyonun ardında bir bit yeniği arayanlar ve son olarak ortada kalanlar.

Ergenekon sürecinde yaşanan en çarpıcı değişiklik, dün “derin devlet”in deşifre edilmesini engelleme adına elinden gelen her türlü zorluğu çıkaran polis ve savcıların yerlerini medyayı “belge” ve bilgi bombardımanına tutanlara bırakmış olmasıydı. Tabii bu arada soruşturmayı yürütenlerle aynı dalga boyunda hareket eden bazı “sivil” yapıları ve onların servislerini de unutmamak lazım. Sonuçta Susurluk günlerinde en ufak kırıntı bilgiden gazetecilik şaheserleri yaratılırken Ergenekon zamanında bavullar dolusu belgeden genellikle gazetecilik faciaları üretilir oldu.

Tekrar kafa karışıklığı konusuna dönecek olursak, özel yetkili savcılar ikinci bir teşekkürü, dün itibariyle bu karışıklığını büyük ölçüde gidermiş oldukları için hak ediyorlar. Önceki günkü operasyonlarda Nedim Şener ve Ahmet Şık gibi “sivil”, “şeffaf” ve “demokrat” oldukları tescilli iki örnek meslektaşımızı da gözaltına almış olmaları, birilerinin maksadının üzüm yemek (yani derin devleti tasfiye) değil de bağcı dövmek (yani hoşlanmadıkları, tehdit gördüklerini tasfiye) olduğunu net bir şekilde gösterdi. İşte tam da bu nedenle dünkü yürüyüşte, Ergenekon sürecinde yolları ayrılmış çok sayıda meslektaşımız kol kola girebildi, küskünler barıştı.

Mayınlı sahada yalnız kalacaklar

Peki bundan sonra ne olacak? Son gözaltıların siyasi sonuçlarını kestirebilmek için henüz erken ama yeni bir Türkan Saylan vakasıyla karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz. Özellikle Şener ve Şık’ın “kolay lokma” olmadıkları, birilerinin boğazında kalacakları ilk günden anlaşıldı. Bu noktada hükümetin nasıl bir tavır alacağı belirleyici olacaktır.

Ama olayın medya ayağı hakkında daha net bazı şeyler söyleyebiliriz. Öncelikle Ergenekon “avcıları”, artık bu saatten sonra, eskisi gibi mayınlı sahaya sürebilecekleri sol kökenli gazeteci kolay kolay bulamayacaklardır. “Beni kullanın” diye bağıran ve kendilerini “solcu” diye sunmaya çalışan bazı çaylaklar da muhtemelen bir süre sonra alçaktan uçmayı tercih edeceklerdir.

Bu noktada Ahmet Şık’ın Nokta Dergisi’nde “Darbe Günlükleri”ni yayınlayan ekipten olduğunu hatırlatalım. Gazetecilik hayatına Nokta’da başlamış biri olarak bu yayını alkışlamış, ardından gelen baskınla kahrolmuş ama aynı zamanda şu noktanın da altını ısrarla çizmiştim: İyi bir gazeteci hem günlükleri yayınlar, hem de bu günlükleri kendilerine kimlerin, neden sızdırmış olabileceğinin de peşine düşer.

Ahmet dostum, gerçekten iyi bir gazetecidir. Anladığım kadarıyla, geç de olsa bu izi sürmeye kalktı ve galiba bu yüzden başına bunlar geldi.

Nedim’i zaten biliyorsunuzdur.

Her iki arkadaşıma da geçmiş olsun diyor ve Ergenekon günlerinde “inadına gazetecilik” yaptıkları için kendilerini tebrik ediyorum.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
02.11.2025 Cemil Bayık’a sormak istediğim soru: Fesih karşılığında ne kazandınız ya da kazanacaksınız?
02.11.2025 Bitmeyen ve bitmeyecek tartışma: Cumhur İttifakı’nda çatlak mı var?
01.11.2025 Ve Selahattin Demirtaş sahalara döndü!
30.10.2025 Erdoğan’ın CHP’ye karşı son 225 günü: Bir adım ileri iki adım geri
30.10.2025 Herkesin kazanacağı bir süreç mümkün mü? Mümtaz'er Türköne ile söyleşi
30.10.2025 1 Ekim’den 29 Ekim’e: İki resmi resepsiyon ve farklı fotoğraflar
29.10.2025 Çözüm sürecinde kazananlar ve kaybedenler | Mehmet Gürses yorumluyor
29.10.2025 “İngiliz casus” olayında kafama takılan sorular
28.10.2025 Yolsuzluk, terör, casusluk: Sırada ne var?
28.10.2025 Çözüm sürecindeki tıkanıklık nasıl aşıldı? PKK’nın silahlı güçlerini Türkiye’den çekmesinin öyküsü
02.11.2025 Cemil Bayık’a sormak istediğim soru: Fesih karşılığında ne kazandınız ya da kazanacaksınız?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı