Hakan Fidan hakkında yazılanlara altı şerh

14.10.2013 Vatan

İlk kıvılcımı Amerikan gazetesi Wall Street Journal (WSJ) çaktı ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan tartışmaların odağına yerleşti. Birkaç gündür gazetelerimizde Fidan hakkında, lehte, aleyhte veya tarafsız çok sayıda yorum ve analiz çıktı, daha da çıkacağa benziyor. Bu yazıda, şu ana kadarki yazılıp söylenenler üzerine bazı şerhler düşmek istiyorum:

“İkinci adam” palavrası: WSJ’ın Washington’dan Adam Entous ve İstanbul'dan Joe Parkinson imzalarını taşıyan uzun haber analizinde eleştirecek çok şey var ancak Fidan’ın “Türkiye’nin iki numaralı adamı” olduğu gibi, tek kelimeyle “palavra” bir tespitin, her ne kadar bir Türk tarafından dile getirilmiş olsa da, tek başına yeterli olduğunu söyleyebiliriz. Fidan “bazı” bakanlardan daha güçlü olabilir (ki birçok başbakan danışmanı için bile bu durum geçerli) ancak onun Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ndan bile güçlü olduğu tespitinin hiçbir inandırıcılığı yok. Eğer iki gazeteci kafalarındaki Fidan imajını teyit etmek yerine sahiden Fidan’ın kim olduğunu araştırmış olsalardı, onun muhtemelen Gül-Erdoğan-Davutoğlu üçlüsünün mutabakatı ve ortak hareketiyle o konuma gelmiş olduğunu öğrenirler ve belki de yazarlardı.

Suriye politikası kimin eseri? WSJ haber/analizinin başlığı "Türkiye'nin istihbarat şefi Suriye'de kendi yolunu çizdi." Yazıda esas olarak Suriye’deki radikal İslamcı grupların palazlanmasında MİT ve Fidan’ın etkili olduğunu, üstelik bunu da ABD başta olmak üzere Türkiye’nin müttefiklerinin ikazlarına rağmen yaptığı ileri sürülüyor. Cengiz Çandar da dünkü yazısında bu iddiaları büyük ölçüde destekledi. Burada sorun şu: Ankara’nın Suriye’de, özellikle radikal İslamcılar konusunda yaptığı yanlışları masaya yatırmak şart. Ancak bu yanlışların esas olarak Fidan’ı hedefe oturtmak için gündeme getirilmesi maksadın “bağcı dövmek” olduğunu gösteriyor. Fidan ve MİT Ankara’nın Ortadoğu politikasının hayata geçirilmesinde başrolde olabilirler. Öte yandan MİT ve Fidan bu politikaların şekillenmesinde en fazla etkili olabilirler, ancak belirleyici olduklarını söylemek hiç gerçekçi değil. Yani ne Erdoğan, ne Gül, ne de Davutoğlu, Fidan’ı kendi yolunu çizmede yalnız bırakacak kişiler değil.

Fidan kime benziyor? WSJ yazısında Fidan, Suudi Arabistanlı mevkidaşı Prens Bandar bin Sultan el Suud ile İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü’nün başkomutanı Tümgeneral Kasım Süleymani. Süleymani’ye benzetiliyor ve bu üçlünün “ABD’nin bölgenin genelindeki kararsız tavrı nedeniyle doğan boşluğu doldurmaya çalıştıkları” ileri sürülüyor. Çok zorlama bir yorum ve benzetme. Prens Bandar ve Süleymani’nin ülkelerini yöneten asıl güçlerden ne derece bağımsız oldukları ayrı bir konu, ancak Fidan’ın adını onlarla birlikte Türkiye’yi esas olarak “Batılı” değil de “Ortadoğulu” bir ülke olarak algılamanın bir ürünü olsa gerek.

Asıl hedef kim? Düştüğüm üç şerhten hareketle, ben de Murat Yetkin’in önceki gün yazdığı gibi esas hedefin Fidan değil AKP iktidarı, özellikle de, tıpkı geçen sene Şubat ayında patlak veren MİT krizinde olduğu ve kendisi tarafından da birkaç kez doğrulandığı gibi Başbakan Erdoğan olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar tartışmanın ana ekseni Suriye olarak gözükse de işin içinde Ankara’nın tüm Ortadoğu politikalarının, önemli ölçüde de İsrail ile sorunların bulunduğu muhakkak.

Nedense yazılmayanlar: Fidan hakkında lehte ya da aleyhte kaleme alınan yazıların nerdeyse hiçbirinde MİT krizine değinilmemiş olması dikkat çekici. O krizin ardında hükümetin PKK ile yürüttüğü görüşmeler vardı. Siyasi iktidar gerek Oslo görüşmelerinin sızdırılıp sürecin akamete uğratılması, gerekse özel yetkili savcının MİT’in üst düzey yöneticilerini ifadeye çağırmasına rağmen çizgisini muhafaza etti ve yine MİT ile Fidan’ı, bu sefer Abdullah Öcalan’ı merkeze alan bir görüşme sürecini başlatmakla görevlendirdi. Türkiye için bu son derece kritik sürecin baş aktörünün Suriye (veya bir başka konu, fark etmez) vesilesiyle hedef tahtasına konulması herhalde basit bir raslantı değildir.

Şaşırtıcı değil: WSJ yazısında Türkiye’nin Batılı müteffiklerinin Fidan’dan memnun olmadıklarına dair epey ifade var. Bu hiç de şaşırtıcı değil. İki nedenle: Birincisi, Fidan hakkında daha önce de, özellikle “İran yanlısı” olduğuna dair, muhtemelen İsrail tarafından teşvik edilen yayınlar yapılmıştı. Ayrıca ne zamandır değişik vesilelerle ülke içinde de Fidan ve MİT aleyhine yoğun bir kampanya yapılıyor. İkinci olarak, daha başdanışman olduğu dönemde Ahmet Davutoğlu hakkında da özel olarak Amerikan basınında kesif bir karalama kampanyası yürütülmüştü. Ancak bütün karşı çabalara rağmen Davutoğlu yerini korudu, hatta dışişleri bakanlığına terfi etti. Dolayısıyla gerek Erdoğan, gerek Gül, gerekse Davutoğlu’nun Fidan’ı kurban etmeyeceklerine bahse girebiliriz.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
02.11.2025 Cemil Bayık’a sormak istediğim soru: Fesih karşılığında ne kazandınız ya da kazanacaksınız?
02.11.2025 Bitmeyen ve bitmeyecek tartışma: Cumhur İttifakı’nda çatlak mı var?
01.11.2025 Ve Selahattin Demirtaş sahalara döndü!
30.10.2025 Erdoğan’ın CHP’ye karşı son 225 günü: Bir adım ileri iki adım geri
30.10.2025 Herkesin kazanacağı bir süreç mümkün mü? Mümtaz'er Türköne ile söyleşi
30.10.2025 1 Ekim’den 29 Ekim’e: İki resmi resepsiyon ve farklı fotoğraflar
29.10.2025 Çözüm sürecinde kazananlar ve kaybedenler | Mehmet Gürses yorumluyor
29.10.2025 “İngiliz casus” olayında kafama takılan sorular
28.10.2025 Yolsuzluk, terör, casusluk: Sırada ne var?
28.10.2025 Çözüm sürecindeki tıkanıklık nasıl aşıldı? PKK’nın silahlı güçlerini Türkiye’den çekmesinin öyküsü
02.11.2025 Cemil Bayık’a sormak istediğim soru: Fesih karşılığında ne kazandınız ya da kazanacaksınız?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı