Yine PKK-Hizbullah çatışması mı?

09.04.2013 Vatan

Dün Dicle Üniversitesi’nde Hizbullah ile PKK’ya yakın öğrenciler arasında yaşanan olaylar ister istemez başlığa çıkardığımız soruyu da beraberinde getiriyor: Yine PKK-Hizbullah çatışması mı?
Dünkü olayları ve başlıktaki soruyu ele almadan önce geçmişe hızlı bir yolculuk yapmak isterim. 1992 yılıydı, Cumhuriyet Gazetesi’nde çalışıyordum. Zaten hep gergin olan Güneydoğu’dan alışılmışın dışında haberler geliyordu. Güvendiğim bazı kaynaklarımdan edindiğim bilgilerle PKK ile o güne kadar pek bilinmeyen Hizbullah arasında kıyasıya bir çatışmanın başladığını öğrendim ve bu haber gazetede “PKK-Hizbullah çatışması” başlığıyla manşet oldu. Haber kaynaklarımın tavsiyesine (bana Hizbullah’ın PKK’dan bile tehlikeli olduğu uyarısında bulunmuşlardı) uyarak habere imza atmamıştım.
21 yıl sonra, her ne kadar sonunda soru işareti olsa da, aynı başlıkta bir yazı yazmak garip bir duygu. Çünkü bu 21 yıl boyunca her iki hareketin de o kanlı dönemden fazlasıyla ders çıkarmış olduklarını gördüm ve tekrar benzer şeyler yaşamak istemediklerini kendilerinden dinledim. Ancak bölgenin iki önemli toplumsal-siyasi gücü olan PKK ile Hizbullah söz konusu olduğunda başka faktör ve aktörleri de hesaba katmak zorundasınız. Daha açık söyleyecek olursak, PKK ile Hizbullah kendi aralarındaki ilişkileri (veya ilişkisizlikleri) kendi başlarına belirleme şansına geçmişte pek sahip olmadılar ve bu durum pekala bugün de geçerli olabilir.
 
Elzem sorular

Olayların neden çıktığı, nasıl geliştiği hakkında ayrıntıya girmeye gerek yok. Hele kimin haklı, kimin haksız olduğunu tartışmanın hiç anlamı yok. (Olayların video görüntüleri izleyip polisin hangi gruba nasıl davrandığını gördüğünüzde kafanızda bir şeyler şekilleniyor zaten.)
Ama şu soruları sormak elzem: Tam da yeni İmralı sürecinin ortasında, normal olarak çözümden yana olması gereken iki siyasi hareket neden çatışır ve gözlerin kendilerine çevrilmesine neden olur? Daha açacak olursak: Bu çatışma bir “kaza” sonucu mu çıktı yoksa taraflardan biri tarafından mı planlandı? Diğer bir deyişle iki siyasi hareketin merkezleri duruma müdahale edip gerilimi indirmeye mi yoksa tırmandırmaya mı yönelecekler? Çatışma tırmanırsa bundan kim ne kazanır, kim ne kaybeder?
Açıkçası Dicle Üniversitesi’ndeki kavganın bir “kaza” olduğunu düşünüyorum. Eğer Hizbullahçılar bu kavgayı önceden planlamışlarsa ve gerilimi tırmandırmak istiyorlarsa –ki sanmıyorum- karşı tarafa da zarar verirler ancak en çok kendileri kaybeder.

Zorunlu yakınlaşma

Geçmişteki çatışma döneminden bu yana çok ama çok şey değişti. Hizbullah Kürt sorununa, PKK da İslam dinine karşı mesafeli tavırlarından uzun bir süre önce vazgeçtiler. Benzer bir şekilde Hizbullah Gaffar Okkan suikastinden beri silahlı eylemlere yönelmedi, PKK ise silahlı mücadelenin devrinin kapandığını ilan edip silahsızlanma konusunda devletle görüşmeye başladı.
Sonuçta her iki hareketin ister istemez birbirlerine daha fazla yakınlaştıkları ortadadır. PKK’nın dini söylemlere başvurması, Hizbullah’ın Kürt sorununa sahip çıkmasıyla aralarındaki rekabetin farklı boyutlarda geliştiği de muhakkak. Ancak gelinen noktada, dün yaşanan olaylara rağmen, iki hareket arasında çatışma yerine diyalog ve işbirliğinin öne çıkmasını bekliyorum. Çünkü Hizbullah Kürt Sorununun çözüm sürecinde devre dışı kalmak istemiyor. Devletin Öcalan’ı merkez alan, ama BDP ve PKK’yı da kapsayan bir süreci başlattığı bir ortamda Hizbullah’ın, enerjisini PKK ile çatışarak tüketme yerine masada bir şekilde kendine yer edinme için  harcamayı tercih etmesi anlaşılır bir şeydir.

Tabii burada çok ciddi bir soru/sorun var: Hizbullah eğer masada kendine yer bulursa devletin mi yoksa PKK’nın mı yanında oturacak?



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı