Bir yalnız adam: Hanefi Avcı

05.02.2013 Vatan

2010 yılı Eylül ayının son günlerinde Ankara’da gözaltına alınan eski emniyet müdürü Hanefi Avcı, polis nezaretinde Esenboğa Havaalanı’nda İstanbul uçağının kalkmasını beklerken cep telefonumdan beni arayıp şunları söylemişti: “Bu yapılan tamamen hukuk dışıdır, benim Devrimci Karargah gibi bir örgütle ilişkim yoktur ve zaten olmasını da kimse düşünemez. Böylesine açık bir komployla ilgili olarak ifade vermeyi asla kabul etmedim. Beni ifadeye ancak zorla götürebilirlerdi ki zaten şimdi de onu yapıyorlar. Ama gittiğimde kesinlikle ifade vermeyeceğim. Hatta avukat bile çağırmayacağım."
Kendisine “Peki ya tutuklanırsanız?” diye sorduğumdaysa “Sanmıyorum, ama olabilir. Ama olsun başıma gelebilecekleri kitabı yazmaya başladığımdan beri biliyorum. Hiçbir şeye bu yüzden şaşırmıyorum. Ama şunu herkes çok iyi bilsin, kesinlikle pes etmeyeceğim. Beni engellemek için her türlü yola başvuruyorlar ama sonuna kadar mücadelemi sürdüreceğim" cevabını vermişti.

Vebalı gibi

O günden bu yana Avcı içerde. Dün savcı, Devrimci Karargah Davası'nda mütalaasını verdi ve onun için 49,5 yıl ceza istedi. Avcı Odatv Davası'nda da Yalçın Küçük dışındaki tek tutuklu sanık. Ayrıca hakkında çok sayıda irili ufaklı dava açılmış olduğunu da biliyoruz.
Evet, Avcı eğilip bükülmedi, kendi tabiriyle "sonuna kadar mücadelesini sürdürdü" ancak pek başarılı olduğu söylenemez çünkü bu süreçte çok yakınındaki birkaç kişiyi saymazsak yalnız kaldı, bırakıldı.
Bunun bir nedeni, Avcı'nın "Haliç'te Yaşayan Simonlar" kitabıyla savaş açmış olduğu odağın olağanüstü bir direnç göstermesi, ona karşı "en iyi savunma saldırıdır" stratejisini hayata geçirmesidir. Öyle ki kitap çıkıp popüler olduktan sonra Avcı'ya ve onunla bir şekilde irtibatlı kişilere karşı yoğun bir itibarsızlaştırma ve etkisizleştirme kampanyası yürütüldü. Özellikle medyada etkisini gösteren bu kampanya sonucunda Avcı vebalı muamelesine tabi tutuldu ve neredeyse Türkiye'nin "bir numaralı halk düşmanı" ilan edildi.
Avcı milliyetçi-muhafazakâr bir çevreden geliyordu ama bu kampanya nedeniyle mahallesi büyük ölçüde ondan uzak durdu; sol ise, adının işkenceyle anılıyor olmasından dolayı benzer bir şekilde Avcı ile arasına mesafe koydu. Emniyet teşkilatındaki dost ve sevenlerinin büyük kısmı da benzer bir akıbete uğramamak için ona destek vermeye cesaret edemediler.

Cehennem hayatı

Avcı'yı kitabı çıktıktan sonra Mirgün Cabas ile birlikte NTV'de Yazı İşleri programına konuk ettiğimizde, “suçladığınız kişiler kitaba nasıl tepki verebilir?” diye sorduğumuzda “bu dünyada bana cehennem hayatı yaşatmak isteyeceklerdir” cevabını vermişti ki kesinlikle haklı çıktı. (Hanefi Avcı - 26 Ağustos 2010 Yazı İşleri Özel)
Bununla birlikte Avcı'nın bir "konjonktür kurbanı" olduğunu da söyleyebiliriz. Şöyle ki eğer o kitap, diyelim ki MİT krizinden sonra yayınlanmış olsa Avcı'nın başına bütün bunların gelmesi herhalde imkansız olurdu, hatta tam tersi durumlara bile şahit olabilirdik.
Tabii şunu da unutmamak lazım: Geçen yıl bu günlerde birileri, Avcı gibi, kendilerine engel gördükleri isimleri daha önce sorunsuz bir şekilde devre dışı bırakabilmiş olduklarından aldıkları cesaretle, eski ve yeni MİT müsteşarlarını, hükümetin siyasi kararlarına bağlı attıkları adımlar nedeniyle ifadeye çağırabildiler.
Dolayısıyla Avcı, bilmeyerek de olsa, hasımlarının ayaklarının yerden kesilmesine ve böylelikle ölümcül hata yapmalarına vesile oldu.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı