Erdoğan insanların ne gönüllerini kazanabiliyor, ne de gözlerini korkutabiliyor

30.03.2025 rusencakir.com

“Rıza üretimi” ya da “rıza imalatı” kavramını ilk kez duyduğumda genç bir gazeteciydim. Noam Chomsky’nin Edward S. Herman ile birlikte kaleme aldığı “Manufacturing Consent: The Political Economy of the Mass Media” (Yıllar sonra Rızanın İmalatı/Kitle Medyasının Ekonomi Politiği başlığıyla Türkçesi yayınlandı) adlı kitabını yayınlandıktan kısa bir süre sonra edinmiş, hızla ve büyük bir heyecanla bitirmiştim. Chomsky ve Herman “rıza üretimi” kavramını esas olarak kitle iletişim araçlarını anlamak için kullanmıştı ancak ben bunu siyaseti anlamada da sıklıkla kullandım.
Siyaset deyince aklımıza siyasetçiler ve siyasi partiler gelir, fakat siyaseti esas şekillendiren halk/toplum/millet, ne derseniz deyin insanlar, vatandaşlardır. Bir siyasetçinin ve/veya siyasi partinin başarısı insanları peşinden sürüklemesi, onları desteğini almasıyla doğrudan orantılıdır. İşte tam da bu noktada “rıza üretimi” devreye girer. Siyasetçi/siyasi parti, insanları kendisini destekleme ikna etmesi, onların rızasını kazanması gerekir. Ve elindeki imkanların çoğunu bu rızayı üretmeye hasreder.

Engellere rağmen insanlara ulaşmak
Rıza üretimi öyle kolay bir şey değildir: Önce bir siyasi hareket/parti oluşturmanız, onu ayakları üzerinde durur kılmaz, sonra bir söylem/vizyon geliştirmeniz, ardından bunu anlatmanın yollarını yaratıp toplumla doğrudan ilişki kurmanız gerekir. Bu süreç kadro, zeka, yaratıcılık, maddi imkan, kıvraklık, karizma gibi birçok şey gerektirir. Ayrıca çok sayıda rakibiniz de aynı hedef için kolları sıvamış olduğu için onların söylemini boşa çıkarmak, sizin için ortaya çıkardıkları engelleri aşmanız gerekir. Hele bir de muhalefetteyseniz işin çok daha zordur. İktidar sahipleri sizin “rıza üretiminizi” engellemek için ellerinden geleni yaparlar.

Erdoğan’ın yükseliş ve çöküşü
Türkiye’nin yakın tarihinde bu konuda en başarılı isim hiç tartışmasız Recep Tayyip Erdoğan’dır. Ama artık -di’li geçmiş zaman kullanmamız gerekiyor. Bütün engellemelere, yasaklara ve imkansızlıklara rağmen özgün bir vizyon geliştirmeyi, bunu millete anlatmayı beceren Erdoğan’ın en büyük artısı insanlara doğrudan ulaşabilmesi onların hem akıllarına, hem kalplerine seslenebilmeyi becerebilmesiydi.
Ama zamanla elindeki silahları teker teker kaybetti. Bazıları elinden kayıp gitti, bazılarını kendisi ıskartaya çıkardı. Öncelikle bir “dava adamı”ndan “devlet adamı”na terfi etti. “Devlet adamı”yken de bir davası varmış gibi yapmaya çalıştı ama bir yerden sonra bu yürümedi.
Davadan uzaklaşmasıyla dava arkadaşlarının kimisinin kendisini terk etmesi, kimisini kendisinin tasfiye etmesi, önemli bir bölümünün de “özgül ağırlığı olan bir özne” olmaktan çıkmış birer “emir kulu”na dönüşmesi eşzamanlı oldu.

“Türkiye Yüzyılı” ile nereye kadar?
Sadece Erdoğan’ın değil ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli’nin de elinde ne olduğu belli olmayan bir “Türkiye Yüzyılı” dışında söylem ve vizyon bağlamında pek bir şey yok. Bahçeli’nin Ekim ayında başlattığı ve Erdoğan’ın ürkek bir şekilde yaklaştığı “çözüm süreci” de 19 Mart nedeniyle epey gölgede kaldı. Daha vahimi, değil yeni kitlelere ulaşmak kendi kitlelerinin rızasını muhafaza edebilmekte de ekonomik kriz nedeniyle iyice zorlanıyorlar.
Böyle bir ortamda Erdoğan’ın önünde insanların gönlünü (ve aklını) kazanmak yerine tek seçenek olarak onların gözünü korkutmak kalıyor. Ama insanlar korku eşiğini bir kez aştı mı, ki 19 Mart’ta böyle olmuşa benziyor, bu da bir işe yaramıyor. 



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
30.03.2025 Erdoğan insanların ne gönüllerini kazanabiliyor, ne de gözlerini korkutabiliyor
27.03.2025 Transatlantik: İmamoğlu operasyonu ABD'den nasıl görülüyor? | Hakan Fidan'ın ABD temasları
26.03.2025 Erdoğan’ın CHP ve Özgür Özel öfkesi
25.03.2025 İmamoğlu operasyonu ile çözüm süreci arasında bağ var mı? Hamit Bozarslan yorumladı
24.03.2025 Erdoğan’ın on yanlış hesabı ve bundan sonrası için beş tespit
24.03.2025 Mansur Yavaş’ın Kürtlerle ne alıp veremediği var?
23.03.2025 Erdoğan’dan CHP’ye büyük kıyak
21.03.2025 Kandil ile barış, CHP ile savaş
21.03.2025 Haftaya Bakış (259): CHP'nin kurultay kararı, çözüm sürecine İmamoğlu darbesi
20.03.2025 “Sahi ne oldu sizin süreç?”
30.03.2025 Erdoğan insanların ne gönüllerini kazanabiliyor, ne de gözlerini korkutabiliyor
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı