Erdoğan’dan CHP’ye büyük kıyak

23.03.2025 medyascope.tv

23 Mart 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi pazarlar. Cuma günü yaptığımız canlı yayında – ki biliyorsunuz, çarşambadan beri sürekli canlı yayınları konuklarla, uzman konuklarla yapıyor ve Türkiye'de yaşanan bu büyük türbülansı anlamaya ve anlatmaya çalışıyoruz – peş peşe konuk ettiğim iki kişi benzer şeyler söyledi. Bunlardan birisi Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi Üyesi, gazeteci Doktor Ali Haydar Fırat'tı. Dedi ki: ‘‘Bu olay bizi uyandırdı, bizi diriltti.’’ ‘‘Biz’’ dediği Cumhuriyet Halk Partisi. Ayrıca CHP'yi çok yakından bilen meslektaşım Murat Aksoy da dedi ki: ‘‘İlk defa CHP, seçmenle, toplumla oy ilişkisi dışında bir ilişki kurdu, kuruyor.’’ Belki bu zamanında bir ‘‘Adalet Yürüyüşü’’nde yaşanmıştı, şimdi burada Saraçhane'nin merkez olmasıyla birlikte bunu görüyoruz. Özellikle gençler, üniversiteliler Türkiye'nin dört bir tarafında ama İstanbul'da da Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarına yapılanlara karşı sokaklara dökülüyorlar, tepkilerini dile getiriyorlar. Sadece onlar değil; sivil toplum kuruluşları var, tek tek vatandaşlar var, başka siyasi partiler var. Ve bütün bunların sonucunda CHP, beklenmedik ve tabii ki bu İmamoğlu hamlesini yaptıran Erdoğan'ın ummadığı bir hareketlilik ve dinamizm içerisine girdi. Şimdi iktidarın hesaplarının çok basit olduğunu görüyoruz. Basit derken birçok aşamalı ama bunu özellikle iktidar yanlısı birtakım troller bize günler öncesinden söylemişti: ‘‘Ekrem İmamoğlu'nun diploması iptal edilecek, kendisi içeri alınacak. Sadece yolsuzluk iddialarıyla değil, aynı zamanda kent uzlaşısı üzerinden terörle suçlanacak. Bu bağlamda, terör bağlamında belediye başkanlığına — tabii bu arada tutuklanacak — İl Genel Meclis’i seçmeyecek; yerine kayyum atanacak. Ondan sonra CHP'ye de kayyum atanacak, İstanbul Kongresi ile ilgili yapılan şikayetler gündeme getirilecek, İstanbul Kongresi iptal edilecek ve buradan hareketle CHP'ye kayyum atanacak ve CHP'nin yeni bir kongre yapmasına gidilecek’’ vesaire. Şimdi cuma günü CHP en azından kayyum meselesine bir tedbir geliştirdi. Tüzüğün verdiği yetkiyle, genel başkan 15 gün içerisinde, 6 Nisan'da CHP'yi olağanüstü kurultaya çağırdı ve kayyum atanmasının önüne geçtiğini varsayıyor. Ama en azından bu kurultayı, kayyum atansa bile yapacak CHP, kayyum atansa bile. Ve bu 15 gün içerisinde yapılan kurultayda Özgür Özel yeniden aday olduğunu söyledi, büyük bir ihtimalle seçilecek. Burada en önemli hususlardan birisi bugünkü ön seçim. Bu ön seçim, bütün oyunları, iktidarın bütün hesaplarını bozmuş ya da bozmasa bile erkene almasına neden olmuş, o anlaşılıyor. Niye bu kadar çok rahatsız oldular bundan? Bazıları buna katılmadı ama ben ön seçimin ilk günden itibaren çok isabetli olduğunu düşündüm. Çünkü CHP'nin adayını bir an önce belirlemesinin iktidarı zor durumda bırakacağını düşündüm. Zira ne kadar geciktirirse, Erdoğan'ın, iktidarın Ekrem İmamoğlu'na siyasi yasak getirme silahı son ana kadar elinde olacaktı. Ve bu arada Cumhuriyet Halk Partisi'ni özel olarak ama genel olarak muhalefeti bölüp parçalayıp yönetme yolunda ya da çok aday çıkartmalarını teşvik etme yolunda birtakım çalışmalar yapacaklardı. Ama ön seçim kararı alındı, Ekrem İmamoğlu aday oldu, tek aday olarak kaldı ve kampanya yapmaya başladı ve ondan sonra iktidar bütün tuşlara birlikte basmaya başladı. Önce diploma, sonra operasyon vesaire. Şimdi bu, CHP'nin silkinip kendisine gelmesine yol açtı diyeceğim, şuradan hareketle diyeceğim: CHP, yaklaşık 1 yıl önce, 31 Mart yerel seçimlerinden tam bir zaferle çıktı ve birinci parti oldu, yıllar sonra birinci parti oldu; bunun üzerine yattı CHP. Normalleşme, yumuşama süreçleriyle beraber CHP, buradaki kitle desteğini dinamik tutamadı bir şekilde. İç tartışmalar çok oldu. Kılıçdaroğlu ve başkaları hep bir sorun çıkartmaya devam etti. Ekrem İmamoğlu meselesi hep gündeme geldi, Ekrem İmamoğlu-Mansur Yavaş ilişkisi gündeme geldi vesaire ve CHP, yaklaşık bir yılı bir anlamda boşa harcadı. Ve bu hamleyle birlikte CHP birdenbire tabii ki zor duruma düştü. Tabii ki Ekrem İmamoğlu ve onun etrafındaki kurmaylar, ki o kurmaylar sadece Ekrem İmamoğlu'nun değil, CHP'nin de kurmayları ve onlar büyük ölçüde 31 Mart zaferine imza atan kişiler, bunlar gözaltına alındı. Bu anlamda zorlandı. Belediyeye kayyum atanabilir, şu olabilir, bu olabilir… Bütün bunların hepsi gündemde. Böyle bir durumda CHP ilk gün zorlandı, açıkçası şaşırtıcı bir şekilde zorlandı bana göre. Normalde bu operasyonu bekliyor olmaları ve her şeyin hazır olması gerekiyordu ama ilk gün biraz bocaladılar ya da bana öyle geldi. Ama sonra perşembeden itibaren o klasik soru, sandık-sokak dengesi, sandık-sokak dengesini tutturma konusunda perşembe günü çok bariz bir ilerleme gördük, özellikle Özgür Özel'in konuşmasıyla birlikte ve CHP birden toparlandı. Ve bu arada olağanüstü kurultay kararı şu bu derken, iktidarın beklediği savrulmayı yaşamadı. İktidar herhalde şunu bekliyordu: Ekrem İmamoğlu ve kurmayları devreden çıktıktan sonra CHP içerisindeki muhalifler dişlerini gösterir, olaya el atar, CHP kendi içerisinde bocalar, bu arada kayyum atanır ve CHP yine klasik, topluma değil kendi içerisine seslenen bir parti olur. Böyle bir hesap vardı, kontrollü bir muhalefet olacağı hesabı vardı. Bu hesap bozuluyor gibi, tam olarak bozulduğunu söylemek mümkün değil, bozuluyor gibi. Ve burada çok kritik bir nokta da şu: Şimdi 2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde o tarihteki Yeşiller ve Sol Parti, Kılıçdaroğlu'nu destekledi ve pişman oldu. Ve hemen ardından öz eleştiri verdiler, ülke çapında toplantılar yaptılar ve dediler ki: "Biz üçüncü yoluz, artık hiç kimseye angaje olmayacağız." 2024 yerel seçiminde kısmi olarak ‘‘Kent uzlaşısı’’ başlığıyla CHP ile bazı yerlerde anlaştılar ve nitekim o şu anda bir suç olarak devlet tarafından kullanılıyor. Fakat Ekim ayında Bahçeli'nin uzattığı elle birlikte işin rengi değişti. Yeni çözüm süreciyle birlikte CHP kanadında, özellikle tabanında, "Kürtler bizi satıyor" moduna girdiler. "İktidara destek oluyorlar, Erdoğan'ı ömür boyu başkan seçecekler, karşılığında ıvır zıvır alacaklar ve zaten ülkenin olmayan demokrasisinin iyice çöpe atılmasına sebep olacaklar" gibi çok kolaycı bir yaklaşımla çok rahatsız oldular. Ama CHP yönetimi çok da böyle bir tutum takınmadı, DEM Parti ile ilişkisini sürdürdü, sürece pozitif baktığını ama şeffaflık istediğini söyledi vesaire. İki kere görüşüldü heyetler olarak; İmralı heyetiyle CHP ve CHP tam olarak içinde yer almasa bile karşısında da durmadı. Ve sonra ne oldu? 19 Mart operasyonunun ardından, hatta bir önceki diploma olayının ardından, DEM Parti açık ve net bir şekilde CHP'nin ve İmamoğlu'nun yanında durdu, durmaya da devam ediyor. CHP Genel Başkanı'nı ziyaret etti Eş Genel Başkan Tülay Hatimoğulları, açıklamalar yapıldı, Ankara'da bir üst düzey heyet CHP Genel Merkezi'ni ziyaret etti. Cuma akşamki Saraçhane buluşmasına DEM Parti il örgütü katıldı. Nevruz konuşmasında Tuncer Bakırhan açık açık dedi ki: "Bu yapılanlar 27 Şubat ruhuna aykırıdır." 27 Şubat dediği nedir? Abdullah Öcalan'ın açıklaması. Ve birden bu uygulamalar, bu operasyon, 19 Mart, DEM Parti'yi tekrar CHP'nin yanına sürükledi. Bu da açıkçası iktidarı, özellikle Devlet Bahçeli'yi çok, nasıl diyeyim, hayal kırıklığına uğratmışa benziyor. Sonra telafi edilir edilmez onu bilmiyorum ama hiç de işler öyle bekledikleri gibi olmadı. Yani beklenen şuydu, Gezi'nin ilk döneminde HDP böyle yapmıştı, hatırlayacaksınız; "Ya bu bizi ilgilendirmiyor, burada süreç baltalanmak isteniyor sanki" gibi bir duruş sergilemişlerdi – ki Selahattin Demirtaş'ın siyasi kariyerindeki en vahim hatalardandır, tek olmasa bile – ama sonra durumu toparlamaya çalışmışlardı. Bu sefer de böyle bir şey beklediler herhalde. Yani şunu beklediler: "Ya tamam, olabilir, keşke olmasaydı ama biz işimize bakalım, işte çözüm sürecine bakalım, Kandil'in kongresine bakalım, İmralı ne diyor bakalım" falan. Ama böyle yapmadılar. İktidar buna herhalde kızmış olmalı ki Nevruz'a Abdullah Öcalan'ın mesaj yollamasına izin vermedi. Şu haliyle baktığımız zaman Ekrem İmamoğlu bir ilgi odağı olarak kendini koruyor. Başına ne gelirse gelsin, başına ne gelirse gelsin koruyor. Özgür Özel kendini aşarak olayı yürütüyor, en azından şu ana kadar öyle denebilir. CHP, CHP'li olmayan insanlarla buluşuyor, onların dertlerini dinliyor farklı nedenlerle. CHP'li olmamalarına rağmen, iktidara itirazları nedeniyle özellikle gençler bu olaya eklemleniyorlar. Böyle bir ittifak kendiliğinden oluşuyor. Kürt hareketi tekrar bu konuda CHP ile dayanışma içine giriyor, İYİ Parti giriyor, Zafer Partisi giriyor. Böyle acayip bir duruma neden oldu Erdoğan. Bunu herhalde ummuyordu, iyice küçülen, etkisi azalan bir CHP bekliyordu. CHP bayağı bir şu anda istim üzerinde. Bunu sürdürebilir mi? Araya bayram girecek tabii ki, bayramın bir etkisi olacak. Daha sonra kongre olacak, CHP kurultayı, ona bakacağız. Bütün buralarda ama murat edilen neyse onun gerçekleşmiş olduğu kanısında değilim. İktidar bu işi yaptığına pekâlâ pişman olabilir. Geri döner mi? Pişman olsa bile geri dönmeyecektir ama iktidar için bunu telafi etmesi çok zor olabilir. Bu arada tabii ekonomi, Mehmet Şimşek... Bunlar, bütün yaptıkları — halk şikâyetçi ama — sonuçta sonuç alacaklarını umdukları birçok uygulama çöpe gitti. Doları belli bir yerde tutmak için yapmadıkları kalmadı vesaire. Yani insanlar yine daha da yoksullaşmaya devam etti. Erdoğan, Gezi zamanı ‘‘%50'yi evde zor tutuyorum’’ diyordu. Şu anda böyle bir şeyi söylemesi mümkün değil, çünkü AK Parti'nin oyları tarihin en düşük seviyelerinde, kendi tarihinin. MHP'nin oyları da belli bir yere kadar… Ama ikisi birleştiği zaman %50 falan olamıyor. Zaten bütün sorun da buradan çıkıyor. İktidarı koruma, iktidarı koruma... İktidar güçlenemediği için, kendisi güçlenemediği için rakibini, esas rakibini zayıflatmak istiyor. Bu hamleler bunun içindi; ama zayıflatmak istedikleri partiyi daha da güçlendirmiş olabilir iktidarın ortakları. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
30.03.2025 Erdoğan insanların ne gönüllerini kazanabiliyor, ne de gözlerini korkutabiliyor
27.03.2025 Transatlantik: İmamoğlu operasyonu ABD'den nasıl görülüyor? | Hakan Fidan'ın ABD temasları
26.03.2025 Erdoğan’ın CHP ve Özgür Özel öfkesi
25.03.2025 İmamoğlu operasyonu ile çözüm süreci arasında bağ var mı? Hamit Bozarslan yorumladı
24.03.2025 Erdoğan’ın on yanlış hesabı ve bundan sonrası için beş tespit
24.03.2025 Mansur Yavaş’ın Kürtlerle ne alıp veremediği var?
23.03.2025 Erdoğan’dan CHP’ye büyük kıyak
21.03.2025 Kandil ile barış, CHP ile savaş
21.03.2025 Haftaya Bakış (259): CHP'nin kurultay kararı, çözüm sürecine İmamoğlu darbesi
20.03.2025 “Sahi ne oldu sizin süreç?”
30.03.2025 Erdoğan insanların ne gönüllerini kazanabiliyor, ne de gözlerini korkutabiliyor
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı