Kürtler arasında BDP/PKK ve AKP’den sonra üçüncü önemli siyasi güç olan Hizbullah’a yakın isimler, beklendiği gibi Hür Dava Partisi (Hüda-Par) adını verdikleri siyasi partinin yasal başvurusunu dün yaptılar. Bu yazıda bu yeni parti hakkında akla gelen soruları irdelemeye çalışacağız:
1) Hizbullah sahiden silahlara veda etti mi? Bugün yasal siyasi faaliyeti esas alıyor gözüküp yarın yeniden şiddete başvurabilir mi?
Hizbullah yaklaşık 10 yıl önce strateji değiştirip yeraltı faaliyetlerini geri plana atmaya ve yasal çalışmaları öne çıkarmaya karar verdi. Dergiler, yayınevleri, kitaplar, gazeteler, televizyon kanalları, vakıf ve dernekler üzerinden yürütülen faaliyetlerde belli bir başarı elde edildiği düşüncesiyle bir üst aşamaya geçip parti kurulmasında karar kılındı. Bununla birlikte, geçmişteki silahlı eylemlerin ikna edici bir şekilde özeleştirisini yapmamış ve buna bağlı olarak alenen “silahlara veda ettik” diye bir açıklama yapmamış olması nedeniyle örgütün değişen şartlarda yeniden silaha başvurabileceğinden kuşkulananlar var. Bu kaygılar mesnetsiz olmamakla birlikte Hizbullah’ın silaha dönme ihtimalinin kuvvetli olduğunu sanmıyorum. Tabii şu da bir gerçek: geçmişte yaşandığı gibi, bazı güç odakları Hizbullah’ı PKK’ya karşı kışkırtmak isteyebilir ve bu hareketin içinden bazı kişileri ayartabilir. Ama Hizbullah yönetiminin bu tür provokasyonları engellemek için ellerinden geleni yapacaklarını tahmin edebiliriz.
2) Hizbullah tüm İslamcı Kürtleri yeni partinin bünyesine katabilir mi?
Sanmıyorum. Bunun üç nedeni var: Öncelikle Hizbullah geçmişte PKK yanlılarına olduğu kadar kendinden olmayan İslamcılara da saldırdı ve bugüne kadar bu konuda ikna edici açıklamalar yapmadı. İkinci olarak, din konusundaki eski katı dil ve söyleminden uzaklaşmasına paralel olarak Kürt İslamcılarının ciddi bir bölümü ile PKK öncülüğündeki Kürt hareketi arasında belli bir yakınlaşma yaşandı ve bu sürüyor. Son olarak, PKK ve Hizbullah dışında bağımsız hareket etmeye çalışan Kürt İslamcıları Azadi İnisiyatifi gibi oluşumlar üzerinden kendi örgütlenmelerini kurmaya çalışıyorlar.
3) Hüda-Par seçimlere katılacak mı?
Öyle anlaşılıyor. Önümüzdeki yerel seçimlerde Hüda-Par adaylarının Güneydoğu’da belediyeleri kazanmak için yarışmasına tanık olacağa benzeriz. Bazı belde ve ilçelerde iddialı olabilirler ancak kendileri dahil herkes yeni partinin toplam oyuna bakacak ve bunu diğer iki partinin (AKP ile BDP) oylarıyla kıyaslayacak. Açıkçası partiyi yerel seçimlere yetiştirerek ciddi bir risk almışa benziyorlar. Seçimlerde yaşanacak bir hüsran hem hareketin tabanında hayal kırıklığına, hem de kadroları arasında “bu iş partiyle filan olmaz” diyenlerin güçlenmesine yol açabilir.
4) Hüda-Par AKP’den oy çalabilir mi?
Muhakkak çalacaktır çünkü her ne kadar tavan açıkça işaret etmemiş olsa da Hizbullah tabanının son 10 yılda büyük ölçüde AKP, kısmen SP’ye oy verdiği, referandumlarda da iktidar partisine paralel hareket ettiği düşünülüyor. Dolayısıyla Hüda-Par’ın AKP’den oy çalamaması, en azından kendi tabanını bile tatmin edemediği anlamına gelir. Kaldı ki son politikaları nedeniyle dindar Kürtlerin iktidar partisinden uzaklaştığı tespiti eğer doğruysa Hüda-Par’ın önünde ciddi bir fırsat var demektir.
5) Hüda-Par BDP’den oy çalabilir mi?
Kuvvetle muhtemel çünkü geçen seçimlerde çok sayıda seçmenin sırf AKP’ye tepki duydukları için BDP’ye yönelmiş olduğunu duyuyoruz. Hüda-Par eğer Kürt sorunu konusunda tatminkâr çıkışlar yaparsa BDP’ye ödünç gitmiş bazı dindar oyları geri alabilir, en azından yeni yönelişlerin önünü alabilir.
Sonuçta Hüda-Par’ın (dolayısıyla Hizbullah’ın) kısa vadede PKK/BDP ile AKP’yi belli oranlarda sarsabileceğini ama yıkamayacağını düşünüyorum. Fakat eğer çok acele etmezlerse orta ve uzun vadede bu hareket ve parti daha güçlü bir aktör haline gelebilir.
Erbakan ve Avcı söyleşileri
NTV’de Mirgün Cabas ile birlikte yaptığımız bazı Yazı İşleri canlı yayınlarının dökümlerini kendi web sayfamda yayınlamaya başladım. Meraklısı Hanefi Avcı ile kitabının yayınlamasından hemen sonra, 26 Ağustos 2010’da yaptığımız özel yayının dökümünü
Hanefi Avcı - 26 Ağustos 2010 Yazı İşleri Özel
Bu vesileyle Erbakan Hoca’ya bir kez daha Allah’tan rahmet dilerken, Avcı’nın da bir an önce özgürlüğüne kavuşmasını dileyelim.