MHP GERÇEĞİ (4) “Yalılarda MHP Konuşuluyor”

06.10.1995 Milliyet

Ruşen Çakır – Kemal Can

“Yalılarda MHP Konuşuluyor”

Kadrolaşma atağını tamamlayan, vitrin ve imaj tadilatını sürdüren MHP, kendi söyleyişleriyle “sessiz çoğunluğun sesi" olarak kitleselleşmenin de eşiğine geldi. Ancak kitleselleşmenin aynı zamanda “kitle partisi” reflekslerini kazanmakla mümkün olduğunun da farkındalar. Çünkü, iktidar sadece kitleleşmeden geçmiyor, ulusal ve uluslararası sistemin hakim unsurlarının teveccühü de "olmazsa olmaz" bir koşul. Yani “sessiz çoğunluk” yetmiyor, “sesli azınlık" da gerekli.
MHP İstanbul İl Başkanı Orhan Çetinkol, bu konuda da önemli mesafe alındığını şu sözlerle anlatıyor: “Bugün Boğaziçi yalılarında, Arifi Paşa korularında, villalarda, köşklerde, barbekü partilerinde aynen şu konuşuluyor: Biz MHP’li değiliz, MHP’ye üye olmuyoruz, ama bu seçimlerde MHP’yi deneyeceğiz.’ Patlamayı orada görüyoruz.”
İstanbul, iş çevreleriyle ilişkilerin vitrini olarak özel bir öneme sahip. Elazığ’da bir ülkücü lider “Boğaz’daki yalılarında viski içip ahkam kesenlere” tepkisini dile getirirken, aynı hareketin başka unsurları, “Boğaz yalılarında” konuşulmakla övünebiliyor. Belki de MHP’nin ve Türkeş’in başarısının sırrı böylesine “uçları” bir arada tutabilmesi.
 
SERMAYE DÜŞMANI DEĞİLİZ
Ekim 1994’teki MHP 4. Olağan Kongresi’nin açış konuşmasında Türkeş şunları söylüyordu; “Katılımcı pazar ekonomisi yapısı içinde dev holding şirketlerinin önemi azımsanamaz. (...) Gerek özelleştirme, gerekse yeni yatırımlar yoluyla etkin tanıtım faaliyetleri de kullanılarak ülkemize yabancı sermaye girişini beş katma çıkartacak radikal düzenlemelere gidilecektir.” Ulusal ve uluslararası sermaye çevrelerine gönderilen bu olumlu sinyallere, tabana yapılan uyarılar eşlik ediyor: "Sosyalist ağırlıklı felsefe ürünü 'zengin düşmanlığı’ imajının olumsuz etkisinden kurtulalım."
Türkeş’in bu konuşması ve yapılan vitrin düzenlemeleri kısa zamanda yankı buldu. Birçok işadamı MHP’ye üye oldu, bazıları Türkeş’in randevu defterini doldurdu. MHP’nin çeşitli yönetim kademelerinde işadamları yeraldı. ASİAD eski başkanı ve halen Türkiye Sanayici ve İşadamları Vakfı Başkanı olan Veli Sa rıtoprak kendisiyle birlikte 1500 işadamı ve sanayicinin MHP’ye katıldığını, yakında yeni katılımlar olacağını söylüyor.
MHP Genel Sekreter Yardımcısı Sarıtoprak’a göre iş dünyasının MHP’ye ilgisi konjonktürle yakından ilgili: "Milliyetçilik bir yarıştır. PKK terörü de Türk milliyetçiliğini uyandırmıştır. Yangın ile itfaiye arasında tarafsız kalınmaz, işadamları, 'bizim varlığımız devletin varlığına bağlı’ diye düşünüyor. Devlete, ülke bütünlüğüne sahip çıkan parti MHP olduğu için, iş dünyası bize açık destek veriyor”.
Büyük sermaye ve yeni toplumsal kesimlere doğru yelken açan MHP, özellikle RP ile yarışa girdiği Orta-Doğu Anadolu’daki geleneksel iş çevreleriyle de ilgisini sıcak tutmaya çalışıyor. Son olarak İslamcı eğilimli MÜSİAD’a karşı. Milliyetçi Sanayici ve işadamları Demeği’nin (MİSİAD) kurulması bu konudaki önemli ataklardan biri.
Yerel düzeydeki oda, dernek ve esnaf örgütleri içindeki ülkücü etkinliği de artıyor. Rıza Müftüoğlu, "Esnaf ve Sanatkarlar Demeği’nde şu anda seçim olsun; MHP, istediğini oraya başkan ve yönetici yapabilir” diye oldukça iddialı konuşuyor.
 
"83 ANAP RUHU"
MHP bu desteği kalıcı kılmak için, özellikle ekonomik konularla ilgili olarak yürütülen ve bulanık, genel sloganlarla beslenen “mavi boncuk" politikasını seçim yaklaştıkça netleştirmek zorunda.
Bu amaçla Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Şemsek’in koordinatörlüğünde oluşturulan "ihtisas komisyonları” çalışmalar yapıyor. Seçim yaklaştıkça, daha net siyasi mesajlar, ekonomik yörüngenin ipuçlarıyla buluşacak. "Büyük-lider ülke Türkiye” sloganına içerik kazandırmaya ve “Türkiye insanına bir vizyon” vermeye yönelen seçim beyannamesi de bu çalışmalarla şekillenecek.
MHP, her kesimi cezbetmeyi, en azından direnç göstermeyecek bir pozisyonda tutmayı şimdilik başarıyor. Türkeş ve MHP’nin, devlet ve egemen güçler nezdinde kazandığı itibarın Türkiye ile sınırlı olmadığını gösteren önemli işaretler de var.
“Devlet adamı" kimliği ile öne çıkartılan Türkeş, neredeyse fahri dışişleri bakanı gibi, çoğu son derece kritik görüşmeler yürütüyor: İsrail Dışişleri Bakanı Şimon Peres, ABD’deki Yahudi lobisi, Ermenistan Devlet Başkanı Levon Ter Petrosyan...
Bu tür görüşmeler, MHP’nin siyasi rakiplerince ve özellikle BBP ve RP tarafından karşı kozlar olarak kullanılsa da, “sorumlu devlet adamı" imajı Türkeş’in puanını artırıyor. MHP’nin söyleminde İslami vurgunun daha belirgin olduğu 70’li yıllarda yürütüğü anti-siyonist kampanyalar, bugün yerini Türkeş’in söylediği, "İsrail ile Araplar anlaşmış, biz niye küselim" sözüne bırakıyor.
 
“TÜRKEŞ İŞİ ÇÖZER”
“Dünya lideri-devlet adamı" kimliği ile iç politikaya dönük itiraz ataklarını kolayca göğüsleyebilen Türkeş, yurtdışındaki çeşitli çevrelere de olumlu sinyaller gönderiyor. MHP Ankara Milletvekili Halil Şıvgın, Türkeş’in uluslararası karizması ile ilgili şunları söylüyor: "Dışardan bakan insanlar, 'Türkiye’de meselemi kimle çözerim?’ diye düşündüğünde Türkeş’i görüyor. Onunla görüşmenin yollarını arıyor".
Bu etkinlik görüntüsüne “Türk dünyasının efsanevi lideri” iddiaları eklenince dış imaj tamamlanmış oluyor.
Türkeş, artık yurtdışından gelip Türkiye ile iş yapmaya hazırlanan yatırımcıların ziyaret listesine girmiş durumda. Yurtdışı gezilerinde de önemli iş çevrelerinin, etkili vakıfların konuğu olmaya başladı. Son olarak petrol boru hattının inşası için eski Fenerbahçe yöneticisi ve yeni MHP üyesi Erol User vasıtasıyla Türkiye’ye gelen Lübnan asıllı Amerikalı işadamı Roger Tamraz’ın ilk görüştüğü insanlardan biri yine Türkeş oldu.
Sonuçta, hem Türkiye dış politikası üzerindeki rolü, hem ulusal ve uluslararası sistemle olumlu ilişkiler kurmuş olması, hem de yerli-yabancı iş çevreleriyle içli dışlı olması Türkeş ve MHP’nin iktidar adaylığı şansını artırıyor. "Yeni taban" için “dirayetli-basiretli lider" imajını pekiştirirken, geleneksel taban içinde oluşan rahatsızlıklar da şimdilik “Başbuğ’un bir bildiği vardır” noktasında durdurulabiliyor.
*
 
TARİHTEN GÜNÜMÜZE – Tanıl Bora (4)
“Komünizmle Mücadele Eden Çocuklar”

 
CKMP yöneticisi (27 Mayısçı Ondörtler'den) Rıfat Baykal, 11 ve 28 Temmuz 1968’de yaptığı basın toplantılarında "gençleri her bakımdan dinamik ve etkin duruma getirmek" amacıyla açtıklan kamplarda “komando kursiyerlerini" eğiteceklerini açıklamıştı. 1968-70 döneminde 28 komando kampının açıldığı, 1970’deki bir İçişleri Bakanlığı raporuyla belgelenmiştir. Bu kamplarda eğitilen komandolar ve aynı yıl Partinin gençlik kollarına ilaveten kurulan Ülkü Ocakları kadroları, gelişen sol öğrenci hareketine yönelik sistemli saldırılara başladılar. 1969-71 kesitinde 9 solcu öğrenci bu saldırılarda öldü, onlarcası yaralandı. (Dört de komando veya ülkücü genç öldü: ikisi çatışmada, biri bomba imal ederken, biri arkadaşı tarafından kazayla vurularak.)
MHP yanlısı basın bu saldırıları gururla sahiplendi. (CKMP/MHP çizgisindeki “Milli Hareket" dergisi 31 Aralık 1968’de Ankara SBF Yurdu’na yönelik ilk komando saldırısını “Birinci Komando Harekatı" başlığıyla kutlamıştı!) Ancak kamuoyunda yükselen tepkiler üzerine Parti yöneticileri komandolara ve Ülkü Ocakları’na daha mesafeli bir tutum almaya yöneldiler. Türkeş “komando" kelimesini reddetti; “bozkurtlar” olarak da anılmaya başlayan bu gençlerin “Türkiye’yi komünizme karşı korumada partiye yardımcı olduklarını" söyledi. “Milli Hareket” de bu gençlerin “emniyet kuvvetlerine yardımcı olup anarşi çıkaran bir başıbozuk güruha ders verdiklerini" yazdı.
Kendi kendini “devleti koruma" misyonuna tayin etme eğilimi, MHP’nin 12 Mart darbesini canıgönülden benimseyişinde doruğa vardı. 1973 Seçim Bildirgesi’nde MHP, “12 Mart Muhtırası ile ülkücü gençliğin vazifesini şerefli silahlı kuvvetlere devrettiğini" açıklayacaktı! “Vazifesi biten" Ülkü Ocakları askeri yönetimce kapatıldı, fakat eylemleri nedeniyle ciddi bir koğuşturmaya uğramadı.
Çarpıcı olan, MHP ve Ülkü Ocakları’nın sola karşı sistemli saldırganlıklarını “devleti komünizme karşı koruyoruz" diye açıklamalarının, devletten de teveccüh görmesiydi. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın, “anarşi çıkartan aşırı gruplar” arasında Ülkü Ocakları’nı anan İsmet İnönü’ye verdiği cevap ünlüdür: “Canım, onlar komünizme karşı mücadele eden çocuklar." Devletin ülkücüleri himayesinin böyle bir “sempati" veya hoşgörüden de epey ileriye gittiği konusu, 1970’lerin başından itibaren sık sık gündeme gelmiştir.
1990 yılı sonlarında İtalya’da patlayan Gladio skandalı, bu yöndeki iddialara yeni boyutlar getirdi. Gladio, komünist ve genel olarak sol harekete karşı sistemin istikrarını sağlamak için devlet içinde oluşturulmuş bir “resmi yeraltı" örgütlenmesiydi. “Tehdit" saydığı kişilere, gruplara karşı provokasyonlar ve suikastler tertipleyen bu hücrelerin kadroları, ordu içindeki anti-komünist unsurlardan ve “vatansever partilerin taraftarları"ndan devşiriliyordu. 2. Dünya Savaşı’nda Nazilerin hemen her ülkedeki ırkçı ve faşist gruplara dayanan anti-Sovyet destek ve istihbarat ağı da. CIA tarafından devralınarak bu hizmete koşulmuştu. Gladio soruşturmasında, böylesi örgütlerin bütün NATO ülkelerinde varolduğu resmen açığa çıktı. Bu bağlamda MHP’nin ve Türkeş’in “Türkiye Gladiosu” ile ilişkisi yeniden tartışılacak; bu iddiaları reddeden Türkeş, Gladio’nun Türkiye’deki şubesi olduğu ileri sürülen Özel Harp Dairesi ile geçmişte bir ilişkisinin olup olmadığına dair sorulara ise “yorum yok” cevabını verecekti.
 
*
 
ALİ BARS: “İdeolojisiz olmaz”
Ali Bars’ı kamuoyu Ajda Pekkan’ın eski eşi olarak tanıyor. O aynı zamanda ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz’ın da eski iş ortağı. 1983’de kuruluşundan hemen sonra ANAP’a üye olmuş, 11 yıl sonra ayrılmış. ANAP’ı bıraktıktan sonra MHP ile “dirsek teması”na girmiş. Geçtiğimiz Ağustos ayında üye olmuş ve hemen İstanbul İl Yönetim Kurulu üyeliğine getirilmiş.
MHP’ye girişini “MHP kitle partisine dönüşmek için kolları sıvadı. Özellikle büyükşehirlerde kadro takviyesi hareketi başlattı. Bana da teklif ettiler, kabul ettim. Halen birbirimizi daha iyi tanıma aşamasındayız” diye özetliyor.
“80 sonrası ülkücüler bir nevi toplum dışına itilmiş” diyen Bars, özellikle "ülkücü mafya" suçlamalarından epey rahatsız. Suç işleyen kişilerin, kendilerini organize bir kitleye mal etmeye çalıştığını, medyanın da buna alet olduğunu iddia ederek şöyle devam ediyor:
“Biz toplantılarda sürekli bu konuları gündeme getiriyoruz. Parti içinde bu işlere bulaşanlar varsa hemen tasfiye ediliyor. Ayrıca ülkücü gençler çeşitli provokasyonlarla sokağa çekilmek isteniyor. Bunlara alet olmamak için tahmin edilmeyecek tedbirler alınıyor.”
Almanya’da kimya mühendisliği ve ekonomi öğrenimi gören 49 yaşındaki Bars, 20 yıldır iş dünyasının içinde. Halen kendi şirketlerinde yöneticilik yapan Bars, İstanbul MHP örgütüne, partinin ekonomik modelini oluşturmada çok önemli görevler düştüğünü söylüyor. Ona göre MHP, ANAP’ın “83 ruhu”ndan “ekonomik dinamizmi”ni sahipleniyor. Turgut Özal’ın yapmadığını MHP’nin yapacağını, bu dinamizmi disipline edeceğini iddia eden ve “kayıt dışı ekonomi, tefecilik” gibi olgularla mücadeleyi öne çıkartan Bars, tüketicinin korunması hedefini de oldukça önemsiyor.
 
"İDEOLOJİLER ÖLMEDİ"
Turgut Özal’ın bir diğer hatası olarak partiye önem vermemesini gösteren Bars’a göre örgütlülük olarak ciddiye alınacak iki parti var: MHP ve RP. Merkez partilerinin, ideoloji yokluğu nedeniyle gençleri harekete geçiremediğini belirten Bars, “Pragmatizm, ancak yönetime geldiğinizde işe yarar” diyor.
Globalleşmeye inanan Bars, “ideolojilerin ölümü”ne ise kesinlikle inanmıyor: “İdeolojisi olmayan hiçbir hareket, parti, kurum uzun vadeli olamaz. Kendinizi sağlam bir temele oturtamazsanız globalleşemezsiniz. O zaman adamı yerler."
YDH’de çok tanıdığı olan Bars, Cem Boyner’in sıfır noktasında işe başladığı için siyasetin kurallarına aldırmadığını söyleyip şöyle konuşuyor: “Asıl sıkıntıyı teşkilatlanıp oy almaya başlayınca yaşayacak. Siyaset çok dikkat gerektiriyor. Zaten Boyner de reel politikayla tanışmaya başladı. Hele yüzde 3-4 oy alsın daha da dönmeye mecbur kalacak.”
İstanbul’un “etkili çevreleri”ni etkilemek için yeniden yapılandırılan MHP İstanbul örgütünde Ali Bars ve onun gibi “kentli seçkinlere” çok iş düşüyor. Bars, “birinci hedefimiz gerçekleşti” diyor. "Yerleşik İstanbullularda ilgi uyandırdık. Konuşmaya, sormaya başladılar. Çünkü MHP İstanbul’da kendini yeterince açıklayamamış, kapalı kalmış. Biz bu kapıları araladık.”

Yazının orjinal hali




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 MHP GERÇEĞİ (1) “Kadrolaşma” tamam, “kitleleşme” başladı, sıra “devletleşme”de 03.10.1995
2 MHP GERÇEĞİ (2) Türkeş: “Ben Değişmedim” 04.10.1995
3 MHP GERÇEĞİ (3) MHP'ye İstanbul Vitrini 05.10.1995
4 MHP GERÇEĞİ (4) “Yalılarda MHP Konuşuluyor” 06.10.1995
5 MHP GERÇEĞİ (5) MHP Sıcak Denizlere İndi 07.10.1995
6 MHP GERÇEĞİ (6) RP ile Rekabet Kızışıyor 08.10.1995
7 MHP GERÇEĞİ (7) Artık Ocaklar “Tütüyor” 09.10.1995
8 MHP GERÇEĞİ (8) İkinci Adamlık Çekişmesi 10.10.1995
9 MHP GERÇEĞİ (9) Bozkurtlar Yuvaya Dönecek mi? 11.10.1995
10 MHP GERÇEĞİ (10) “Muhsin Başkan” Cephesi 12.10.1995
11 MHP GERÇEĞİ (11) İmaja Kurşun Sıkmayın 13.10.1995
12 MHP GERÇEĞİ (12) MHP Yeniden 14.10.1995

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı