MHP GERÇEĞİ (3) MHP'ye İstanbul Vitrini

05.10.1995 Milliyet

Ruşen Çakır – Kemal Can

MHP'ye İstanbul Vitrini


Kitleselleşmeye başlayan katı ideolojik bir partinin örgütlenmesi ve görüşlerinde yeniden yapılanmaya gitmesi bir zorunluluk. Ancak “ideolojik omurgasını” koruyup kitle partisine dönüşme arzusundaki MHP bu yeni durumun gereklerini yerine getirmede ürkek davranıyor.
“Lider - teşkilat - doktrin” üçlemesinin geçerli olduğu MHP’de ilk olarak, medyanın da desteğiyle liderin imajında bazı düzenlemelere gidildi. Bunda ciddi bir şekilde başarılı olunduğu görülüyor.
MHP doktrinde de bazı "yumuşamalara” gidiyor. Dünyada milliyetçiliğin "yükselen değer” olması, Türkiye’de de, büyük ölçüde Kürt sorununun tırmanışının ürünü olarak "pop” bir milliyetçiliğin yaygınlaşması MHP’nin işini epey kolaylaştırıyor.
Ayrıca MHP, Muhsin Yazıcıoğlu önderliğindeki “Türk-İslam ülkücülerinin ayrılıp Büyük Birlik Partisi’ni kurmasıyla da ciddi bir ayak bağından kurtulmuştu. 12 Eylül sonrası yer yer "şeriatçı” bir görünüm alan ülkücü saflardaki İslamileşmenin simge isimlerinin kopmasıyla MHP yeniden Türkçülük, laiklik ve Atatürkçülüğün bayraktarlığını yapmaya başladı.
Nihayet, 12 Eylül öncesi Ülkü Ocakları yöneticilerinin büyük kısmının BBP’de yer alması, MHP’ye “gerektiğinde” geçmişin sabıkasından sıyrılma olanağı da tanıdı. Almanya'nın iade ettiği Balgat katliamı sanığı İsa Armağan’a BBP’lilerin sahip çıkması ve bazılarının Armağan’ı MHP’lilerin ihbar ettiğini söylemesi bunun yakın zamandaki bir örneği oldu.
 
HOLDİNG GİBİ PARTİ
Tarihi boyunca Orta ve Doğu Anadolu’da güçlü olup bir türlü büyükşehirlerde başarı gösteremeyen MHP, İstanbul ve İzmir’de yeni bir örgütlenme anlayışı benimsedi.
Emekli subay ve işadamı Orhan Çetinkol iki yıl önce Türkeş’in teklif ve yetki belgesiyle MHP İstanbul İl Başkanı oldu. Hayatında ilk kez bir partiye üye olup, hemen il başkanı olarak göreve başlayan Çetinkol, il yönetimini tepeden tırnağa değiştirdi.
Mete Has, Ali Bars gibi ünlü işadamları, İstanbul eski Emniyet Müdürü Hamdi Ardalı, Türk Ortodoks Patriği Selçuk Erenerol’un kızı Sevgi Erenerol gibi isimler MHP’nin İstanbul vitrinini epey renklendirmiş durumda.
İl yönetimi bir holding yönetimini andırıyor. Çetinkol da “tam bir profesyonel işletme gibi çalışıyoruz” diyor. Şişli Meydanı’ndaki üç katlı il merkezi de bu vitrini tamamlıyor, bir holding merkezine benziyor. Son derece modem döşenmiş binada hostesler gibi tek örnek giyinmiş sekreterler, beş yıldızlı otel görevlilerini anımsatan garsonlar dikkati çekiyor.
 
"YA SEV YA TERK ET”
“MHP, genel seçimlerde en büyük patlamayı İstanbul’da yapacaktır” diyen Çetinkol, iddiasına dayanak olarak örgüt içi eğitim çalışmalarını, disiplinlerini ve teknolojiyi çok iyi kullanmalarını gösteriyor. Örneğin yakın bir zaman içinde tüm üçe örgütleriyle “on line” sistemiyle bilgisayar bağı kuracaklarını belirtiyor.
Partilerine ilginin çok yoğun olduğunu belirten Çetinkol şöyle konuşuyor: “Kimler gelmiyor ki! Profesörler, hakimler, savcılar, emniyet müdürleri, genç işadamları... Bütün bunlar, kapıyı kendileri çalıp geliyor. Telefonla arıyor, randevu alıyorlar.”
Çetinkol, gelenlerin “Ülke İstiklal Savaşı’ndan beri ilk defa yol ayrımında. Ben, kendime, aileme, evlatlarıma kimlik arayışı içindeyim. Atatürk’ün kurmuş olduğu laik Türkiye Cumhuriyeti tehdit altında” dediğini aktarıyor. Nitekim il merkezinde, resimleri, özdeyişleriyle bir Atatürk hakimiyeti göze çarpıyor. Ancak bu hakimiyet bir Ülkü Ocağı yöneticisinin, “İl merkezine bir kere gittim, Kemalist Atılım Derneği gibiydi, bir daha gitmem” sözlerindeki gibi bir iticilik etkisi de yaratabiliyor. MHP’nin “haşin, sert ve saldırgan” imajının silinmesinde İstanbul’a epey iş düşüyor. İstanbul MHP yönetimi ağaç dikme kampanyası açıyor, her bayramda şehri tebrik pankartlarıyla dolduruyor. Ama bu sempati atağı, halen sürmekte olan “Ya sev ya terk et” kampanyasında olduğu gibi bazı defolar verebiliyor.
Söyleşimiz sırasında Alparslan Türkeş’e, “Bu slogan fazlasıyla sert değil mi?” diye sorduğumuzda şu karşılığı alıyoruz: “Biraz tatlı şeyler katar, onu da tatlılandırırız.”
Ancak Anadolu’daki, hatta İstanbul’un varoşlarındaki ülkücülük olgusu bu yeni imajı tekzip ediyor. “Bıyıksızlar”ın yerini “sarkık bıyıklılar” alıyor, laiklik savunusu yerini “Ya Allah Bismillah Allahuekber” sloganlarına bırakıyor, yüzler asılıyor, sevecenlik gidip zincirlerinden boşanmış bir öfke geliyor.
 
YENİ İMAJA İÇERDEN TEPKİ
İşte Türkeş’in de katıldığı, son Erciyes Zafer Kurultayı’ndan bazı pankartlar: “Kurtların dönüşü kurtça olacak / Dönüşümüz mertçe olacak’’, “Şakağımdaki kansa o benim gülüşümdür / Namert sürünmektense erkekçe ölüşümdür”, “Tarih boyu it korktuğuna ürermiş / Ürseler de ben ülkücü bozkurtum.”
Zaten MHP’nin imaj ve vitrinini değiştirme girişimlerinin, “kitle partisi” olmayı asla istemeyen geleneksel ülkücü tabanın tepkisini çektiği de muhakkak.
“Milliyetçi Çizgi” dergisinde Suat Başaran şöyle yazıyor: “Türkiye’de sistem sahipleri, ülkücü hareket mensuplarının normalleşmesini ve iyi vatandaşlar olmasını istemektedirler. Boyalı basının 'ülkücüleri yeniden keşfetmek’ adı altında yaygınlaştırmaya çalıştığı budur. Yani ideolojik, radikal söylemlerden uzak, mevcut düzen ve sistemle uyuşan bir ülkücülük. Bu tuzağa düşülmesin.”
 
*
 
 
AHMET VEFİK ALP
Türkeş’in Prensi

 
Ahmet Vefık Alp, kendisini “Moda’da Fransız papaz okulu Saint Joseph’ten mezun, kolaylıklar içinde büyümüş, ABD’de master, doktora yapmış, genç yaşta doçent, profesör olmuş, şehirli, entelektüel, modern, çağdaş, diskoteğe de giden biri” olarak tanımlıyor. Hayatının önemli bir bölümünü yurtdışında geçirmiş uluslararası üne sahip bir mimar ve şehir planlamacısı olan Alp, MHP İstanbul İl Başkanı Orhan Çetinkol başkanlığındaki bir heyetten 27 Mart 1994 seçimlerinde partilerinden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olma önerisi alınca epey şaşırmış.
O ana kadar MHP’yle tek ilişkisi Tokyo’daki Türk Kültür Merkezi projesine destek istemek için kısa bir süre önce Türkeş’i ziyaret etmiş olmasıymış.
Gerisini şöyle anlatıyor: “Ailem ve yakın çevremde bir endişe doğdu: 'MHP ekstrem bir parti, orada yer alman uygun olur mu?’ Ben de güvendiğim bazı kişilere danıştım. Bu arada partinin tüzüğünü, programlarını aldım, okudum. Gördüm ki bana ters gelen bir şey olmadığı gibi, mesleki ve sanat hayatımda izlediğim çizgiye çok yakın bir doğruda gidiyor parti. Mimari akımlar dünyada iki ana yol izler: Üniversalizm (evrenselcilik) ve rejyonalizm (yöreselcilik). Genelde ben bölgesel, yöresel mimariden yana oldum. Milliyetçilik benim mimarimde vardı.”
Alp, MHP’de “çok sıcak bir kucaklaşmayla karşılaştığını” belirtiyor: “Ülkenin her yanından genç-yaşlı bütün partililer beni çok sevdiler. Belki aradıklarını bende buldular. Ben MHP kadrolarının gönüllerinde yatan ülküyü temsil eder gözüktüm, ‘İşte Türkiye’nin özlemini duyduğu, hem milli değer ve kültürümüze bağlı, kabul ettiğimiz dinin bilincinde, diğer taraftan çağdaş ülkelere entegre olabilecek bir kişi’ diyerek, bundan coşku duydular. Tecrit edilmiş, o seri, haşin, kaba görüntülü, ama gerçekte pırıl pırıl olan gençler beni görünce çok rahatladılar."
 
O ARTIK ÜLKÜCÜ
Kimilerinin beklentisinin aksine Alp, seçimi kaybettikten sonra da MHP’de kaldı. Hatta Türkeş kendisini Merkez Yönetim Kurulu’na soktu. Ayrıca 133 MHP’li belediye başkanının oluşturduğu Yerel Yönetim Birimleri Demeği’nin başkanlığını önerdi. Halen dernek başkanı olarak MHP’nin bazı belediyelerinde çalışmalar yürüten Alp ve teknik ekibi Erzincan şehir planını da yapıyor. Ayrıca 30’a yakın MHP’li belediye kendisini bekliyor.
Daha önemlisi MHP’nin Ankara Balgat’ta 15 bin metrekarelik bir alanda yapacağı yeni genel merkez binasının projesini de Alp yapıyor. "Tüm Türk dünyasının simgesi olacak” bu bina için Alp, Türkeş’e iki ayrı teklif sundu, onun seçimi doğrultusunda proje geliştirilecek, yılbaşı civarında temel atılacak.
Bazı gazetelerin kendisini "Türkeş’in veliahtı" olarak duyurması konusunda Alp şöyle diyor: “Sayın Alpaslan Türkeş’i yeni tanımakla beraber çok sevdim ve saydım, kendisinde çok geniş ufuklar gördüm. Bir büyüğün ötesinde, bir yol gösterici olarak algıladım. Onun da bana özel bir sevgisi olduğuna inanıyorum. Her beraber olduğumuzda beni onore etti, gururlandırdı, güzel sözleriyle bana cesaret ve heyecan verdi. Sayın Türkeş’in yerini doldurmak mümkün değil. Dolayısıyla onun veliahtı olması çok zordur. Kendisi bugün ülkemizin en tecrübeli devlet ve siyaset adamıdır. Bu sözleri duymak, bana sadece titreme duygusu veriyor, çünkü onun ulaştığı zirvelere yaklaşabilmek bile çok zor. Ben ancak onun yanında, onun gösterdiği hedeflere ulaşmak için çalışabilirim. Kendisine Allah’tan uzun ömürler diliyorum.”
 
*
 
TARİHTEN GÜNÜMÜZE – Tanıl Bora (3)
CKMP’den MHP’ye

 
Radikal milliyetçi akım 1950’lerde, “Kıbrıs Türktür Türk Kalacaktır” kampanyaları, Milliyetçiler Demeği, Komünizmle Mücadele Demeği gibi odaklar etrafında toplandı. Bu odaklar, DP iktidarı içinde bir milliyetçi-mukaddesatçı kanat oluşturmaya çalıştılar. İdeolojik çerçeve ise, “arı” Türkçülükten ve Turancılık romantizminden, Osmanlı romantizmine ve antikomünizme kaydı. O vakte kadar dine karşı gayet kayıtsız olan Türkçülerle İslamcı akım arasında temas sağlandı.
1960’larda, ırkçı-milliyetçi hareketin odağına 1944 Irkçılık-Turancılık Davası sanıklarından Alpaslan Türkeş yerleşti. Türkeş ilkin 27 Mayıs askeri darbesinin “kuvvetli albayı” olarak sahneye çıktı. Hemen genel seçimlere gidilmeyip askeri rejimin “ülke için gerekli reformları" yapmak üzere bir müddet iktidarda kalmasını savunuyor; bir yandan da “başsız kalan" DP’nin mirasına konmanın yollarını arıyordu. Bu arada, devlet içinde devlet yetkilerine sahip olacak ve siyasal partileri fiilen işlevsizleştirecek, “Ülkü ve Kültür Birliği" adlı korporatist bir örgüt kurmaya çalıştı.
Türkeş’in askeri cuntaya egemen olma çabaları boşa çıktı: “Ondörtler” grubuyla birlikte tasfiye edildi, emekliliğe sevkedildi ve geçici görevle yurtdışına gönderildi. 1963’de Türkiye’ye döndükten sonra, darbeci ordu hizipleriyle temasları ve Adalet Partisi'ne girme çabaları sonuç vermedi. 1965’de Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nin (CKMP) yönetimini ele geçirdi.
Türkeş’in CKMP’si, Türkçü hareket geleneğinden gelen unsurları ve “komünizmle mücadele" adına AP iktidarının himayesinde hamaset edebiyatı yapıp Türkiye İşçi Partisi kongrelerini basan zorba grupları için yuva oldu. Milliyetçilik ile mukaddesatçılık-muhafazakârlık, antikomünist saldırganlıkta buluşturularak iyice lehimlendiler. Orta ve Doğu Anadolu’nun tutucu orta sınıflarından oluşan CKMP tabanı da, Türkeş önderliğindeki yeni milliyetçi hareket için bir taban ve oy deposu işlevi gördü. (CKMP’nin 1965 seçimlerindeki oy oranı yüzde 2.2’dir.)
CKMP’li Adalet Bakanı İrfan Baran, Türkeş’i “yeni Führer”, ekibini "nasyonal sosyalizm hayranları" diye itham etmişti. Gerçekten Türkeş’le beraber CKMP’ye, milis benzeri gençlik örgütlenmesiyle, parti içinde katı disiplin ve hiyerarşi uygulamasıyla, gittikçe yoğunlaşan antikomünizm hummasıyla, faşizan bir “hava" geldi. Türkeş’in başbuğluğunun ve “Milliyetçi Toplumcu 9 Işık" doktrinin ilan edildiği 1967 kongresi bu havayı iyice belirgin kıldı. (Doğrudan doğruya “nasyonal sosyalistin (nazi) Türkçesi olan “milliyetçi toplumcu" adı 1970’lerde terk edildi.)
1960’ların sonuna doğru CKMP’de önemli bir gelişme, İslami motiflerin daha çok kullanılmaya başlaması oldu. “Ülkü ve Kültür Birliği" programında “laiklik prensipleri çerçevesinde dini batıl inanç ve gerici menfaatlerin aleti olmaktan kurtarmak”tan söz eden ve klasik Kemalist irtica karşıtı bir çizgisi olan Türkeş, “Tanrı Dağı kadar Türk, Hira dağı kadar Müslümanız" demeye başladı. Partinin adının Milliyetçi Hareket Partisi’ne (MHP) çevrildiği 1969 Adana Kongresinde parti ambleminin üç hilal, gençlik kolları ambleminin hilalli bozkurt olarak çizilmesi, bu “sentezin" ifadesiydi. “Senteze" ayak uyduramayan ve partinin popülerleşmesini engellemelerinden çekinilen radikal Türkçüler kenara itildiler.
 
*
 
9 IŞIK
Türkeş'in 1965’de koyduğu “9 Işık" ilkeleri, CKMP’nin 1967 kongresinden beri ülkücü-milliyetçi hareketin resmi doktrinidir. İlkeler şunlardır: 1) Milliyetçilik, 2) Ülkücülük, 3) Ahlakçılık, 4) Toplumculuk, 5) İlimcilik, 6) Hürriyetçilik, 7) Köycülük, 8) Gelişmecilik ve Halkçılık, 9) Endüstricilik ve Teknikçilik.

Yazının orjinal hali




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 MHP GERÇEĞİ (1) “Kadrolaşma” tamam, “kitleleşme” başladı, sıra “devletleşme”de 03.10.1995
2 MHP GERÇEĞİ (2) Türkeş: “Ben Değişmedim” 04.10.1995
3 MHP GERÇEĞİ (3) MHP'ye İstanbul Vitrini 05.10.1995
4 MHP GERÇEĞİ (4) “Yalılarda MHP Konuşuluyor” 06.10.1995
5 MHP GERÇEĞİ (5) MHP Sıcak Denizlere İndi 07.10.1995
6 MHP GERÇEĞİ (6) RP ile Rekabet Kızışıyor 08.10.1995
7 MHP GERÇEĞİ (7) Artık Ocaklar “Tütüyor” 09.10.1995
8 MHP GERÇEĞİ (8) İkinci Adamlık Çekişmesi 10.10.1995
9 MHP GERÇEĞİ (9) Bozkurtlar Yuvaya Dönecek mi? 11.10.1995
10 MHP GERÇEĞİ (10) “Muhsin Başkan” Cephesi 12.10.1995
11 MHP GERÇEĞİ (11) İmaja Kurşun Sıkmayın 13.10.1995
12 MHP GERÇEĞİ (12) MHP Yeniden 14.10.1995

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı